Mahallemdeki ilkokul ve ortaokulun dağılma saati...
Yaya veya araçlı olmanız fark etmez...
Müthiş bir karmaşa ve tıkanmış trafiğin ortasında kalakaldınız demektir.
Yan yana yolun ortasına park edilmiş özel araçlar ve servis minibüsleri, birbirine öfkeyle bağrışan veliler, ısrarlı korna ciyaklamaları ve yakındaki sandviç büfesine koşturan çocuklar...
Her gün böyle...
Geçenlerde şunu da gördüm: Bir ambulans o karmaşanın ortasında kalakaldı, sirenleri hiç fayda etmedi...
***
Durup düşündüm, hatırladım...***
Dönüşte de minicik harçlıklarımızla durup aldıklarımız bizi nasıl neşelendirirdi!***
Değiştik değişmesine...
O günlerin sadeliğinin yerini her sosyal sınıfa az çok yansımış garip bir "zenginlik" geldi.
Fakat ne çok şeyi kaybettik, "huzurlu kafa" çekti gitti, yerini korkular, endişeler aldı.
Gereksiz mi şimdiki endişeler?
Hayır, çok yerinde!
Ebeveynler cidden huzursuz, çocuklar ise içten içe gergin...
En beteri de tersini düşünemeyecek hâle gelmemiz...
Okula, denize (evet, denize girmeye) ve çarşıya balık almaya mesela, yanında ebeveyn olmadan gidilebilen günlerin varlığına inanan kalmadı.
Şu yazdıklarım da yaşlı bir adamın tartışmalı nostaljisi sayılacaktır; oysa hepsi gerçekti.
***
NOT DEFTERİ
Yaşayanların hiçbiri, göğü ve yıldızlarıyla bu dünyanın ne kadar güzel olduğunun farkında değil. (MARGIT SCHREINER / Hayal Kırıklıkları Kitabı)