Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bizim bu kavram kargaşası arasında işimiz zor

Ailenin küçük çocuğu ağlıyormuş.
Babası sormuş:
-Yoksa ağabeyin sana el mi kaldırdı?
Küçük hıçkırıklar arasında cevap vermiş:
-Elini indirdi de...
"Ergenekon"
adı ile bilinen davaları izlerken, hukuk ve siyaset hayatımızda cevabı aranan soru, bu fıkradaki durumu hatırlatıyor.
Soru şöyle olabilir:
-Asker ve sivil kişilerin darbe girişimcisi bir örgütlenmenin üyeleri olarak yargılanmaları durumunda, eğer darbe yapılmamışsa, bunun örgütlenme aşamasında saptanıp yargılanması hukuka ve yasalara uygun mudur? Küçük çocuğun ağabeyi elini sadece kaldırmış olsaydı, kardeşini dövmüş sayılabilir miydi?
Bu bizim hayatımız...
Çoğulcu anayasal demokrasiye bakışımız da, askeri müdahaleleri değerlendirme biçimimiz de bize özgü içerikli.
Örneğin şöyle içerikli tartışmalar da gündemimize girmedi mi geçen haftalarda?
-Küçük rütbeli cunta kurup sivil siyasete ve idareye müdahaleleri "Askeri darbe"dir. Ama Silahlı Kuvvetlerin emir-komuta zincirine dayalı olarak sivil siyasete ve idareye müdahalesi, anayasal bir görevin yerine getirilmesidir?

Kim üstünmüş acaba?
Bu şekilde sade kavramları değil kurumları da kafamızdaki kargaşaya konu ediyoruz.
Örneğin "Hukukun üstünlüğü" nün dünyamıza egemen olmasını beklerken, birileri "Yargının üstünlüğü"nü bunun yerine ikame etme çabası içinde değil mi?
Anayasa Mahkemesi'nin kanun koyucunun yerine kendisini koymasını, Anayasa ile kendisine tanınan yetki sınırlarını aşmasını, Anayasa'nın açık emrine rağmen iptal kararlarının bunların gerekçeleri yazılmadan açıklanmasını, doğal görmeye başladık.
Şimdi de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun "Yargının bağımsızlığı" gerekçesi ile yargıya ve devam eden davalara müdahale etmesinin doğru olup olmadığını tartışıyoruz.
Bütün bunlar acaba ne anlama geliyor?
Geçenlerde bir hiper markette bir hanımefendi geldi yanıma,
-Bu iktidarı mutlaka sona erdirmek gerekir. Bunlar bir türlü eğitemediğimiz cahil ve bilinçsiz kitlelerin oyları ile iktidar oldular, dedi.
Ben de güldüm,
-Haklısınız hanımefendi... Bu toplumda zaten sadece siz ve ben hem eğitimli hem de bilinçliyiz, bizim dışımızdaki herkes cahil, dedim.
Bu sözlerimi dinledikten sonra şöyle bir düşündü.
Sonra gülmeye başladı...

Sağ-duyu meselesi

Sovyetler Birliği çöküp dağıldıktan ve ideolojik savaş sona erdikten sonra erkeklerde "sol-duyu" pek kalmadı.
Ama kadınların sağ-duyuları hâlâ hayatımıza ışık tutmakta.
Böyle bir kadının kocası, içerideki odadan karısının yüksek sesle ve sayı saydığını duymuş.
Kadının sesi sayılar büyüdükçe yükseliyormuş.
-25, 26, 27, 28... 36, 37, 38, 39...
Ve birden kadının feryat ettiği duyulmuş:
-40... İmdat... Odada bir kırkayak var...
Evet... Ayakları saya saya kimimiz "Darbe geliyor" kimimiz de "Şeriat geliyor" diyoruz.
Bereket bazı bilgili ve bilinçli insanlarımızın el ve ayak parmaklarının toplamı sadece 20... Bu yüzden 40'a kadar sayamadan "İmdat" diye bağırıyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA