Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Günceli yaşarken geleceği düşünmek kolay değildir...

Başbakan Erdoğan'ın dünkü AK Parti grubunda yaptığı konuşmayı dinlerken "Keşke üslubu biraz daha yumuşak" olsa diye düşündüm.
Örneğin izlenen ekonomik politikanın başarısını Türkiye'nin güvenilirlik notunu yükselten Fitch de onayladı.
Ben olsaydım ekonomide bundan sonra nelerin planlandığını, 2023'e uzanan yolda hangi ufukların açılacağını falan anlatırdım konuşmamda.
Başbakan bunun yerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na takıldı ve onun Fitch'in notunu atlamasını "Bahtsız Bedevilik" şeklinde niteledi.
Aslında Başbakan'ın çeşitli konuşmalarını dinlerken "Keşke böyle konuşmasa" dediğim sık sık oluyor.
Mesela geçenlerde idam konusunu ele alırken de yine "Keşke böyle konuşmasaydı" diye düşünmüştüm.
Dün Erdoğan'ın konuşmasını "Keşke üslubu biraz daha yumuşak olsa" diye düşünerek dinlerken, yine Turgut Özal'ı hatırladım.
Özal'ın bazı konuşmalarını da "Keşke bunları söylemeseydi" diyerek dinlediğim olurdu.

Keşke söylemeseydin...
Özal'la arkadaş düzeyinde yakın olduğum için bu düşüncelerimi zaman zaman yüzüne de söylerdim.
Örneğin "Bunları küçük Turgut'a anlatın" dediğinde veya "Erdal İnönü'nün cebinde akrep var" diye konuştuğunda, Turgut Özal'a "Bunları söylemeseniz olmaz mıydı" diye eleştiri seslendirmiştim.
Özal da "Ben bunları kazara ağzımdan kaçırmıyorum" diyerek cevaplamıştı eleştirimi.
Özal'ın vefatından bu yana yıllar geçti...
O dönemde seslendirdiğim ve bazılarını yüzüne de söylediğim eleştirilerimin şimdi bir anlam taşımadığını görüyorum.
Hatırlarda ve geride kalan büyük tablo şimdi çok farklı...

Geleceği görmek
Ona en ağır eleştirileri ve hatta hakaretleri yöneltenler bile, Özal'ın reformlarını, onun Türkiye'yi nasıl değiştirdiğini, bilişim çağına ve globalleşmeye toplumu nasıl taşıdığını konuşuyorlar şimdi. Galiba bütün mesele günceli yaşarken, aynı anda olayları geleceğin açısından da görebilmek noktasında kilitleniyor.
Önünde seçim bulunan bir siyasetçinin sözleri ve üslubu, siyaset dışı insanların yadırgadığı sertlikte oluyor.
Ama eğer o siyasetçi icraatı ve vizyonu ile farklı işler yapabilmişse, toplum ileri tarihte bunları hatırlıyor.
Aynı durumun Tayyip Erdoğan için de geçerli olacağını düşünerek bakıyorum onun konuşmalarına.
Tayyip Erdoğan, Özal'ın açtığı yolu daha da ileriye taşıdı.
Erdoğan da icraatı ile Türkiye'nin alt ve üst yapısını yeniledi. Türkiye'yi sivilleştirdi, tabuları yıktı. Siyasi istikrarı, ekonomik gelişmeye yansıttı.
Ama günlük siyasi çizgisinde tabii ki benim gibi pek çok kişinin paylaşmadığı söylemleri var. Ne var ki Erdoğan siyaset sahnesinden çekildikten ve aradan yıllar geçtikten sonra, o günlük söylemleri ve bazıları gereksiz olan polemikleri ile değil, başarıları ve icraatı ile hatırlanacak.

Devlet adamı olmak
Onu eleştirenler de, kendisi de güncelin birazcık üzerine çıkabilseler, siyasi hava çok yumuşardı.
Ama günceli yaşarken bu pek mümkün değil. Sosyo-politik yaşamımızdan bir yıldız gibi gelip geçen Turgut Özal'ı bile canından bezdirdiğimiz olmadı mı?
Kimse iktidardaki siyasetçiye "Ülkeye yaptığın hizmetlerden ötürü sana teşekkür ederiz" demez.
"Devlet adamı" rütbesine ancak ölmüş siyasetçiler ulaşabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA