Medyada 'partizanlık'
"Yandaş" sözcüğüne "candaş" ve "yoldaş" da eklendi. İlki kadar, diğer ikisinin de medyanın asli görevi ve mesleki dayanışması önünde yeni engeller kuracağı gün gibi aşikâr.
Ama burası Türkiye, medya buranın medyası; ayrıca sektörün sancılı bir kimlik krizi yaşadığı, geçmişe dönük bir iç hesaplaşmaya, içten bir yüzleşmeye hâlâ inatla direndiği de aşikâr.
CHP'de değişim sonrası, gazetecilikle ilgili iki gelişme, daha doğrusu iki tartışma oldu. Bunlardan biri, "gazeteci bir siyasi partiyi ve liderini alkışlar, onun lehindeki gösterilere taraf olur mu?" sorusunda odaklandı.
Diğeri ise, "siyasette aktif görev köşe yazarı, gazeteciliği, yorumculuğu, köşe yazılarını bırakmalı mıdır?" sorusu etrafında şekillendi. Her iki konuya daha önce de değinmiştim. Bu vesileyle bir kez daha açalım.
Batı'da (veya Hindistan, Japonya gibi doğu demokrasilerinde) gazeteler imzasız başyazılarda her gün rasyonel tavır alırlar. Bu nedenle, demokrasilerde hangi gazete veya kanal hangi siyasete eğilimli, bu bilinir.
Ama Türkiye'de yaşanan biraz farklı. Burada imzasız başyazı geleneği ne yazık ki yok.
Ayrıca, gazete ile okur kitlesi (toplum kesimi) arasındaki yazılı olmayan bağ yerine, burada belirleyici olan, sermaye gruplarının siyasete desteğinin arka planında çıkar beklentileridir. Medya, siyasetlere desteğine karşılık mali karşılıklar bekliyor. Bu nedenle, Türkiye basınındaki büyük medyada imzalı köşe yazılarının ne kadar kitlelerin beklentilerini yansıttığı, ne kadarının "sahibinin sesi" olduğu her zaman şiddetli tartışma konusudur.
Yine de, köşelerde siyasi tavır almak, tercih koymak doğaldır, yanlış değildir, yadırganamaz. Ama bunu yaparken bireysel olarak yapıldığı belirtilmelidir ki, gazeteyi bağlamadığı anlaşılsın. Kimi yazarların "Benim oyum filanca partiye" tarzıyla seçimler öncesi yazdığı yazılar, bu yüzden etik olarak doğru, anlaşılır örneklerdir.
Peki, alkış gibi eylemler? Bunlar farklıdır. Gazeteci, siyasi tavırların sergilendiği toplantı ve gösterilerin aktif parçası, bu tür haberlerin nesnesi olmamalıdır. Yazı yoluyla gazete içinde tavır takınmakla, dış hayatta taraf tutma anlamında "haber parçası" olmak arasındaki fark önemli ve büyüktür. Bunun tek istisnası meslekle ilgili (gazeteci hakları için toplantı, bir gazetecinin tutukluluğu aleyhine miting veya öldürülen bir meslektaş için anma toplantısı gibi) gösterilerdir.
Hayır, bu yeni siyasi göreve rağmen ille de köşe yazmak isteniyorsa, gazetenin sahibi ve genel yayın yönetmeni şu uygulamayı benimsemelidir:
Söz konusu köşe yazarının her köşesinin altına ".... Filanca partinin falanca organı üyesidir" mealinde bir standart, rutin not düşülmelidir. (Aslında bu siyasetin yanında, ekonomi, turizm, eğitim, hukuk, kültür ve spor köşelerinde de uygulanmalıdır. Şirketi olan, şirketlere hizmet veren yazarlar var).
Okurlar, köşelerin (varsa) hangi aidiyetle, sadakatlerle yazıldığını bilmelidir.
Çünkü, gazetenin okura karşı yükümlülüğü, açık ve dürüst olmaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.