Yolsuzluklar ve eyaletler
Bu büyük habere SABAH geniş yer ayırdı. 5 Nisan tarihli sayıda yarım sayfada ele ilk ulaşan bilgiler de haberde paylaşıldı.
Ama, okurlarımız Kamil Özen ve İlhan Mermerci'ye göre eksiklikler var. Özetle şunu söylediler: 'İnternete bakıldığında Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev ve ailesinin Virgin adalarında gizlice şirketler kurdukları, milyonlarca doların dışarı kaçtığı, bunun anayasaya aykırı yapıldığı gibi birçok bilgi var. Bunları Sabah'ta göremedik. Azerbaycan'ın bize yakınlığı düşünülürse biraz tuhaf geldi.'
'OffShoreLeaks'in ilk dalgasında gerçekten de Aliyev ailesi faslında haber değeri taşıyan çok sarsıcı veri ve iddialar var. Ancak haberlerde başka önemli isimlerin yanında yer almamış. Bu haberlerin devamı gelecek, belki birçok yerde hem bağlantıları ortaya çıkacak hem de siyasi bazı sonuçları olacak. Atlanmadan birebir takibi gerekir. Yolsuzlukların kamu önünde ifşası, basının en temel işlevlerinden biri.
***
Spot da şöyle: 'Myanmar'da Müslüman çocukların barındığı külliyedeki yangında 13 çocuk feci şekilde can verdi. İnsan hakları kuruluşlarının temsilcileri, yangının haftalardır devam eden Müslüman karşıtı şiddet olaylarının bir devamı olduğunu söyledi.'
Adını vermek istemeyen bir okurumuzun başlığa itirazları var. 'Bu kadar kışkırtıcı olunmamalı' diyor. Neden? Şöyle açıklıyor:
'Bir kere Türkçe bir tuhaf. Diri diri yaktılar ne demek? Bunun tersi ölü ölü yaktılar demektir ki, böyle bir ifade olamaz. Sırf duyguları körüklesin diye konmuş oraya. Ama benim dikkatimi asıl çeken haberde bunun kundaklama olduğuna dair hiçbir şey yok. Kim söylüyor bunu? Sadık bir gazete okurunuz olarak söylüyorum, ben bu manşette kasıt bile ararım.'
Haberin içinde kundaklama sadece şüphe olarak geçiyor. O da '88 Generation Students' adlı bir sivil toplum grubunun üyesi, Mya Aye adlı bir kişiye ait. O da 'şüpheli bir olay' diye ifade etmiş. O halde neye dayanarak bunun kundaklama olduğunu kesinleştirici bir ifade kullanılmış? Okurumuzun itirazı, haklı bir endişeye dayanıyor: SABAH erişilen ve sayfaya yansıtılan gerçeği abartmadan, sansasyona kaçmadan, olduğu gibi sunmalı.
***
Zaman zaman bu köşeye yansıyan bir şikâyet türü var. Eğer bu tür ifadeler, onu ifade eden kişilere atfen, tırnak içine alınmadan verilirse, bir gazete tavrı imiş gibi algılanıyor. Oysa önemli olan haberlerde önce ne olmuşsa çıplak verileri okura sunmak ve ardından da karar vericilerin, siyasilerin yorumlarını eklemek. Eğer bir yorum önemli bulunmuşsa ve başlığa uygun bulunmuş ise, bunları mutlaka tırnak içinde vermek. Bu haberde örneğine bir kez daha tanık oluyoruz.
***
Haklıydı. Kanaatleri 'düzeltmek' diye bir iş olamaz. Ama akıl yürütme ve yorum kurgulama eğer maddi hatalar üzerine ise, bunları not düşmek, evet, önemli. Evvelce de, mesela geçen yüzyılda Almanya'nın borçları üzerine yapılan bir yorumdaki verileri düzeltmiş idim.
Okurumuz, Hasan Celal Güzel'in 'Federatif Sistem Ülkeyi Böler' (2 Nisan) başlıklı yazısındaki önemli bir bölüme itirazlarını sunuyor.
O bölümü görelim önce: 'Osmanlı döneminde hiçbir zaman Kürdistan ve Lazistan eyaleti ya da vilayeti olmadı. Sadece, 1920 Meclisi'nde yöreyi temsilen Lazistan mebusu vardı.'
Okurumuz 'bu bilgiler yanlıştır' dedi.
Acaba öyle mi?
Konuyu iki uzmana sordum. Istanbul Üniversitesi'nden Doç. Mehmet Alkan, bizim bugün anladığımız şekilde bir sistemin Osmanlı'da olmadığını, Kanuni Süleyman döneminde bir 'Kürdistan Kadılığı'nın olduğunu hatırlattı, 1908 döneminde Lazistan mebusları olduğunu belirtti.
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Ahmet Kuyaş da şunu söyledi: 'Trabzon Vilâyeti'ne bağlı ve 1908 seçimlerinde iki milletvekili çıkaran Lazistan Sancağı için Aykut Kansu'nun 1908 Devrimi adlı kitabının 415. sayfasına bakılabilir. Kürdistan'a gelince, 1527 tarihli bir deftere göre (Topkapı Sarayı Arşivi, D. 5246) bir "Vilâyet-i Kürdistan" var; ancak daha sonra kaldırıldığı anlaşılıyor. Metin Kunt'un Sancaktan Eyalete kitabının 125 ve 130. sayfalarına bakılabilir.'
Ayrıca, Osmanlı kâğıtlarında Lazistan ve Kürdistan'dan idari olmasa da coğrafi bölge olarak sürekli bahsedildiği biliniyor. Bu da örneğin tarihçi Jan Erik Zürcher'in kitaplarında var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.