Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Türkiye, Atlantik’in kimyasını bozuyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirip Türkiye'yi rehin almaya yönelik bütün kirli kumpasları akamete uğrayan küresel terör koalisyonu, fena halde köşeye sıkışmış durumda.
Artık iler tutar yanı kalmayan Zarrab davası gibi her tür kara algı ve çirkin propaganda aygıtından dahi medet umar hale geldiler. Dışarı ve içerideki mankafaları o yüzden can havliyle senkronize saldırıyor.
Zira Türkiye yüz yıl önce Çanakkale ve Kut'ül Amare zaferleriyle nasıl İngiltere'nin bölgesel ve küresel planlarını bozarak I. Dünya Savaşı'nın uzamasına, Rusya'da Bolşevik İhtilali'ne giden sürecin başlamasına ve ardından emperyal güçlerin bloklaşmasına yol açtıysa şimdi de İslam dünyasını yeniden dizayn etmeye çalışan ABD'nin kaos stratejisine ağır darbeler indirerek, Atlantik merkezli küresel sistemin hızla irtifa kaybetmesine yol açtı/açıyor.
Ülkemiz, 15 Temmuz direnişi ile 'The Cemaat projesi'ni, Fırat Kalkanı ile 'terör koridoru planı'nı ve İran açılımıyla da Erbil'in İsrail güdümlü bağımsızlık referandumu hamlesini çökertti.
Son olarak da İslam ülkeleriyle birlikte ABD ve İsrail'in Kudüs'e el koyma vandalizmine set çektik.

***
Daha İstanbul'daki Kudüs zirvesi devam ederken ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster, Türkiye ve Katar'ı 'terörü finanse eden ülkeler' diye küstahça yaftalamaya kalktı.
Ardından AB'nin fonladığı CAR adlı örgütün raporu geldi. Raporda, Ürdün ve Türkiye Suriye'deki DEAŞ'a silah aktarmakla itham ediliyor.
Dün de Riyad, Ürdün ekonomisinin temel taşlarından Filistin kökenli iş adamı Sabih el Masri'yi gözaltına aldı. Gerekçe, Kral Salman'ın 'gitme' talimatına rağmen Kral Abdullah'ın İstanbul'daki zirveye katılmasıymış.
***
Sayın Erdoğan'ın da vurguladığı gibi Kudüs provokasyonunun yeni operasyonların işaret fişeği olduğunu unutmamak lazım. Emperyal odaklar, İslam dünyasının 'çelik çekirdeği' konumundaki Türkiye'ye diz çöktürene kadar durmayacak.
Frantz Fanon'un dediği gibi "Sömürgeciler kendi rızalarıyla çekip gitmez ve savaşmadıkça da hiç bir şey değişmez." Zira tarihte hiç kimsenin savaşmadan kölelik zincirlerini kırdığı görülmemiştir. Bu anlamda egemenliğini bileğinin hakkıyla elde etmiş bir ülke olarak Türkiye, kim ne derse desin çatırdayan dünya sistemi içinde hiç olmadığı kadar manevra yapma imkânına kavuştuğu dönemlerden geçiyor.
Türkiye'nin mücadelesi, Müslüman dünya için de bir dönüm noktası ve referanstır.
Amansız bir savaştayız.
Bir yanda 'Ehl-i salib' ile onun yanında saf tutan FETÖ, PKK, DEAŞ ve diğer taşeronlar; öbür yanda ise omuz omuza veren Selahaddin ve Fatih'in torunları var.
***
Hâsılı kelam, İstanbul'un fethiyle aynı güne denk getirilen 29 Mayıs 2013'teki 'Gezi seferi'nden bu yana yaşadıklarımız, Türkiye'nin dünyadaki yeni pozisyonu, ufku, duruşu ve izlediği milli siyasetiyle yakından ilgilidir.
Çünkü Yeni Selahaddinlerin Kudüs'ü hâlâ savunmasını hazmedemiyorlar.
Çünkü Yeni Fatihlerin İstanbul'dan sonra Mogadişu, Erbil, Halep, Kabil, Bağdat, Saraybosna, Bakü, Katar ve Kudüs'te de boy göstermesi ABD liderliğindeki Atlantik'in adeta kimyasını bozuyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA