
Suriye değil ABD’nin küresel sistemi çöküyor
Şu sıralar barut fıçısına dönen Suriye'de yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki üç boyutlu ve çok uluslu mücadele had safhaya ulaşmış durumda.
Özellikle uluslararası sistemin merkez ülkesi ABD'nin Balkanlaştırma politikası çerçevesinde Suriye'de attığı her kirli ve yanlış adım (faux pas), pamuk ipliğine bağlı bütün stratejik hesapları alt üst ediyor.
Zira Suriye'de yedi yıldır terör örgütleri, özel güvenlik şirketleri, milis güçleri, gizli kuvvetler, paralı askerler veya lejyoner orduları üzerinden yürütülen vekâlet savaşları, yerini giderek asıl aktörlerin sahneye çıktığı kanlı bir küresel rekabete bıraktı.
Çünkü Suriye'de farklı güçler tarafından desteklenen terör örgütleri ve tampon bölgeler yok olmaya başlayınca Türkiye, Rusya, ABD, İran ve İsrail gibi en etkili aktörler cephede karşı karşıya geldi.
'Kürtlerle devletçilik oyunu' üzerinden Suriye'yi bölmek ve 'terör koridoru' yoluyla Türkiye'yi kuşatmak isteyen ABD'ye son günlerde Rusya'dan sert ve açık eleştiriler geliyor.
Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov son bir haftadır neredeyse hemen her gün ABD'nin gizli veya açık planlarını topa tutuyor.
ABD'nin yıkıcı politikalarına karşı Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan Rusya ve Türkiye'ye destek veren BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bile 'Suriye parçalanma riskiyle karşı karşıya' uyarısında bulunmak zorunda kaldı.
Suriye'de rejim değişikliğinden öte hep bir harita değişikliği mücadelesi veren ABD yönetimi, Esad'ın kırmızı çizgileri aşmasına ses etmedi. Dolayısıyla Suriye'ye müdahaleyi ağırdan alan ABD'nin 'ağırlık verdiği' asıl mesele, etnik ve dini fay hatlarının derinleşmesiydi.
Bu yolla başta Türkiye olmak üzere Lübnan, Irak, Ürdün ve İran, bölünmüş Suriye'den gelen jeo-politik basınçla tehdit edilecekti.
Türkiye gibi aktörlerin kültürel, tarihsel ve politik zenginliğini göz ardı ederek onları istatistiki bir veriye indirgeyen Amerikan aklı, hesap edemediği bir bozgunla yüzleşti.
ABD'nin başını çektiği uluslararası sistem Suriye'de şu an hem kendi doğasından hem geleceğe dair kirli hesaplarından dolayı adeta paralize olmuş halde.
Bir anlamda kendi kazdığı kuyuya düşen ABD, şimdi diplomasi tarihine kendi kurduğu sistemi yıkan aktör olarak geçiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.