Türkiye şimdiye kadar her krizi ve Başkan Erdoğan'a yönelik bütün emperyal kuşatmaları milli iradenin tecelli ettiği sandık zaferleriyle aştı.
Ancak bu kez bizzat sandıklara yönelik organize bir operasyon ile karşı karşıyayız.
Tankla, topla, sokak gösterileri, terör örgütleri ve ekonomik kuşatmayla yenemedikleri Sayın Erdoğan'ı bu kez kirli oy manipülasyonları ve sandık hırsızlığıyla alt etmeye çalışıyorlar.
Sahaya sürdükleri 'Guaido Ekrem' gibi isimlerle akıllara gelebilecek her türlü psikolojik operasyona başvurmaktan çekinmiyorlar.
Daha hukuki süreç bitmeden ve yerel seçim sonuçları kesinleşmeden kendini 'İstanbul Başkanı' ilan edip Anıtkabir'deki protokol rezaletine imza atan CHP adayı Ekrem İmamoğlu, tavır ve hareketleriyle ABD'nin Venezuela'ya dışarıdan devlet başkanı atadığı kukla siyasetçi Juan Guaido'yu hatırlatıyor.
Bu bağlamda seçimlerden sonra Batı medyasının başvurduğu algı operasyonları, Avrupa başkentlerinden yapılan çarpık açıklamalar, ABD'nin içişlerimize küstahça müdahalesi, bazı odakların hapisteki FETÖ'cülerin bırakılması yönündeki talepleriyle F-35 ve S-400 konusundaki yaptırım tehditleri, ülkemize yönelik devreye sokulan sistemli bir saldırının eş zamanlı ve eş güdümlü adımları olarak görülmelidir.
Her anlamda Batı merkezli küresel bir müdahale senaryosu ile karşı karşıyayız.
***
Ve asıl hedeflerinin
Gezi'de ve 15 Temmuz'da yapamadıklarını şimdi hileli sandık sonuçlarıyla başararak ülkemizi olabildiğince kutuplaştırıp istikrarsızlaştırmak olduğunu unutmayalım.
Elbette halkımız bu
emperyal kaosa prim vermeyecektir.
Dolayısıyla
Türkiye demokrasisi her krizden
olduğu gibi yerel seçimler üzerinden
ülkemize yönelik bu
saldırıdan da güçlenerek çıkacaktır.
Bu millet ve devlet ülkemizin nasıl
Mısır, Ukrayna ve Suriye olmasına izin vermediyse ABD'nin müdahale ve darbeye açık hale getirmek için her türlü beşinci kol faaliyetiyle hedef aldığı
Venezuela olmasına da izin vermeyecektir.
Okyanus Ötesi'nden kurgulanan
bütün
senaryolar bir kez
daha çökecektir.
***
Ne var ki
tehlikenin boyutları bu sefer çok daha derin.
Ülkemizdeki
bütün kurumlara sızan ABD destekli FETÖ'cülerin bir tek
milli irademizin kaleleri olan sandıklara sızamadığına
inanıyorduk.
Ancak 31 Mart yerel seçimleriyle şoke olduk.
Değerli dostum
İzzet Cesur'un sosyal medya hesabından
veciz şekilde ifade ettiği
gibi
"Soru çalan, mevkimakam çalan, para çalan, halkımızın hayatını ve devletimizin geleceğini çalan FETÖ'cülerin oyumuzu çalmadığını düşünmek ahmaklıktır..."
Zira içeriden ve dışarıdan
her tür saldırıya maruz kalan
milletimizin
bağımsızlığının ana lokomotifiydi sandıklar.
Seçimler sayesinde her krizi aşarak devletimizin kurumlarını emperyalist taşeronlardan birer birer temizlemiştik.
Fakat
bu seçimde sandığı da çaldılar.
Bu, demokrasimize yönelik
tarihte eşi benzeri görülmemiş en kirli ve şeytani saldırıdır.
Bunun da üstesinden geleceğiz.
Anıtkabir'de İmamoğlu'na uygulanan
protokol rezaletindeki sistemli tehdidi gördüğümüz gibi milli irademize ve istikrarımıza yönelik bütün sinsi planların da farkındayız.
Haliyle bundan sonra işleri çok daha zor olacak.
Artık görmediğimiz oyunları da kalmadı. Çünkü sandık hırsızlığı son numaralarıydı.