Hayat notları: Yeniden doğurmak kendini
Halini bilmez perişanın perişan olmayan, demiş bir zamanlar Bursalı Ahmed Paşa.
Ne güzel söylemiş. İnsan başkalarının acısını anlayabilmek için, onun derinlerine bakabilmeli.
Çünkü başkalarını anlamak, hele ki onların acılarına empati yaparak bakabilmek, insan olmayı, erdemi, iyiliği, şefkat duygusunu gerektiriyor.
"Can durağını arıyorsan ey can, durak da sensin, can da sensin.
Bir lokma ekmekse peşinde koştuğun, elbet ekmek de sensin.
Eğer akıl erdirebilirsen bu sözün sırrına, bil ki;
Her ne ki arıyorsun, aradığın ancak sensin..."
"O kadar çoğaldı bu yaşayamadıklarımız
Artık bıktırdı tek başına hürlük
Gerçekten doğru bil söylediklerimi
Bu Tarlabaşı'nda gece,
bir ben varım bir senin yokluğun."
Divan şiiri, edebiyatımızın arkasında, devleşen yemyeşil bir bahçe gibidir.
Bakın o güzel bahçeden çıkan Fuzuli (1483-1556) nasıl ustaca söylemiş aşk için:
"Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kıyl ü kal imiş ancak."
(Dünyada her ne var ise kaynağı aşktır
ilim ise koca bir dedikodu) anlamında...
Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973). Hani şu uzun 'Han Duvarları' şiirinin şairi. Siyasetçi, öğretmen.
Hececiler akımının beş şairinden biri. Aynı zamanda Behçet Kemal Çağlar ile Onuncu Yıl Marşı'nın sözlerini yazmıştı. "Çıktık açık alınla..." diye başlayan. Onun en çok Çoban Çeşmesi ile Münzevi adlı şiirlerini severim. Münzevi, şu dörtlük ile bitiyor:
Canlanıyor en hazin dalgalar bende
Bekliyoruz yarını şimdi bahçemde
Ben kimsesiz, ağaçlar kimsesiz gibi."
Filozof Farabi'ye "Lafı uzatanlara ne yapmak lazım?" diye sormuşlar.
Demiş ki: "Uzun konuşanı kısa dinlemeli."
Biz de bugün kısa yazdık, belki uzun uzun okursunuz, diye...
İyi pazarlar efendim. Herkese...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.