Güzellik ve iyilik
Umberto Eco, yıllar önce 'güzelliğin tarihini' derlemişti. Kallavi kitap, adeta güzellik ansiklopedisi gibiydi. Hepimizin ortak algısı, öncelikle güzelliğin 'doğru oranlanmış' bir şeyden yansıdığıdır. Antik Yunan ve Roma'nın ortak güzellik algısı ise bu 'doğru oranın', doğadan yansıyan 'renklerin cazibesi' ile buluşmuş olmasında odaklanıyordu. Güzellik, günümüzde, daha çok 'kadın güzelliği' ile simgelenmiş olsa da; 'zarif', 'hoş', 'muhteşem' kelimeleriyle, hayatın birçok noktasında 'beğendiklerimizi de', 'güzel olan' ile birleştiririz.
Bu soruya ne yanıt versek, insan ruhunun karmaşık koridorlarında, çok nesnel olmaz. Güzelliği temsil eden bazen bir insan, bazen bir eşya, bazen bir yiyecek, eğer ona sahip değilsek, daha da kışkırtıcı olabilir. Ya da tam aksine, bir zamanlar Aşık Veysel'in bilgelikle söylediği gibi; 'Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa' da, diyebiliriz.
İnsanların bazen yapamadığı, yapmak istemediği, yapmaya yeteneğinin yetmediği şeyler de, 'güzellik' olarak nitelenir. Yani sanatsal alan dahil, bazen kişinin ulaşamadığı da 'güzel' olur. Ama hırsın, insanlığın kendinde olmayana maddi zenginlik anlamında duyduğu aşırı tutkunun, kıskançlığın, gerçek güzellik ile ilgisi yoktur, diye düşünüyorum. Eğer 'güzelliği' bir kadına indirgersek, ruhu kötülük cehennemine yelken açmış, entrika ile büyüyerek küçülen, güç bağımlısı, ama güzel görünümlü kadın, gerçek güzelliği simgeleyemez özünde.
Sonra, doğanın parçası olan insan.
Sonra, insanın asırlardır yarattığı kültür.
Sonra, insan eliyle işlenen inci gibi estetik.
İnsandan
fışkıran yaratıcılıkta, bizi büyüleyen yüce sanat.
Öte yandan, bir Picasso tablosuyla aynı dönemi paylaşan, aşk hikayesindeki güzel bir kadının güzellik tanımıyla karşılaşacak, gelecek binyıldaki bir Marslının ise ne denli şaşıracağını düşünmek yerinde olur."
Hepinize güzel pazarlar efendim.
(Bu yazıyı daha önce bu köşede paylaşmıştık.)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.