Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Güle güle sevgili Müşfik

Ölüm hız kesmiyor. Ve Azrail bazen öyle garip oyunlar oynuyor ki... Metin Erksan'ıın ölümünden bir hafta sonra, adı defalarca anılan Sevmek Zamanı başyapıtının baş oyuncusu Müşfik Kenter'in de vefat etmesi, bu garip raslantılardan biri değil mi? Ben Müşfik ve elbette Yıldız Kenter'i 60'ların başında İstanbul'a geldiklerinde tanıdım. Aslında bir avuç arkadaşımla tiyatro keyfini daha 50'lerde keşfetmiş, Şehir Tiyatrosu'nun o zamanlar yanmamış olan Dram Tiyatrosu veya yıkılmamış olan (Emek Sineması'nın yanındaki) Komedi Sahnesi'nde veya yeni yeni filizlenen Küçük Sahne, ardından Dormen Tiyatrosu, Gülriz Sururi- Engin Cezzar gibi özel tiyatrolarda az oyun izlememiştik. Kenter kardeşler adlarını Ankara Devlet Tiyatrosu'nda duyurmuşlar, sonra görevden alınan Muhsin Ertuğrul'la birlikte ayrılıp, bir özel sahne açmışlar ve ilk kez Salıncak'ta İki Kişi'yle konuk olarak gelip Beyoğlu Muammer Karaca'da, İstanbul seyircisine seslenmişlerdi. Gittik ve başımız döndü. Ertesi mevsim İstanbul'a yerleştiler ve yine çok ünlü Çöl Faresi oyunuyla asıl darbeyi vurdular. Ardından Öfke, Cadı Kazanı... Artık İstanbul'da adı Kenter Tiyatrosu olan müthiş, bir özel tiyatro ve Yıldız ile kardeşi Müşfik Kenter'den oluşan harika bir ikili vardı. Yaşasın!... Bir yıl boyu Site'de oynadıklarını ve özellikle Yarın Cumartesi oyunuyla parladıklarını hatırlıyorum. Sonra şimdiki Ferhan Şensoy sahnesine geçtiler ve yıllar boyu bizi büyülediler. Orada İonesco oyunu Sandalyeler'den Brecht oyunu Üç Kuruşluk Opera'ya neler oynamadılar... 1968'de 'koltukları satarak' topladıkları parayla Harbiye'de hâlâ duran Kenter Tiyatrosu'nu açtılar. Ve şölen devam etti. Martı'dan Vanya Dayı'ya, Bedel'den Nükte'ye, Kuvayi Milliye'den Nalınlar'a, Mikado'nun Çöpleri'nden Ayak Takımı Arasında'ya onca oyunu onlardan izlemiş olmayı bir büyük şans sayarım. Hele o Arthur Miller oyunu Bedel. Nasıl anlatsam... Müşfik birkaç kez evlenmiş, bir aralar içkiyle boğuşmuş, özel hayatındaki iniş-çıkışlara rağmen, tiyatroyu hep baş tacı etmişti. Ölümünden birkaç hafta öncesine, yani 80 yaşına dek sahneye çıkmayı da sürdürdü. Sinemada da başarılı oldu. Elbette öncelikle Sevmek Zamanı... Ayrıca Dişi Örümcek, Sessiz Harp gibi kara filmler, can dostu Haldun Dormen'in sinema macerasına Bozuk Düzen'le katılması (bir Altın Portakal ödülü), Seni Kalbime Gömdüm'den Hayallerim, Aşkım ve Sen'e Türkan Şoray filmleri, Rumuz Goncagül'den Piyano Piyano Bacaksız'a düzeyli filmlerdeki karakter oyunculukları. Ve Cannes'a katılış: pek kimse hatırlamaz, ama o Tevfik Başer'in Elveda Yabancı adlı filminde oynayıp ünlü festivale gitmişti, çünkü film o yıl ( (1991) Almanya adına şenliğe katılıyordu. Müşfik'in film boyu konuştuğu (hem de Türkçe!) tuhaf bir filmdi, ama o görevini yapmıştı. İlgililer basın toplantısını yönetmemi benden rica etmişlerdi, ama ikisi de maşallah öylesine iyi İngilizce konuşuyorlardı ki, hiç gerek kalmamıştı. (Müşfik ve ablası Yıldız'ın anneleri İngilizdi zaten!) Müşfik Kenter'in ölümüyle bir dönem kapandı. Yerini kimse dolduramaz. O benzersiz sesiyle 25 yıl boyunca Bir Garip Orhan Veli'yi oynaması, şiir ve de tiyatro sevenler için bir lütuftur. Başta sevgili Yıldız ve eşi Kadriye Kenter, tüm sevenlerine sabır diliyorum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA