Adalet peşinde bir hayat
Türkiye saatiyle pazartesi sabaha karşı düzenlenecek törenle 97. Akademi Ödülleri sahiplerini bulmadan hemen önce Oscar adaylığı bulunan iki film de bu hafta vizyondaki yerini aldı. Onlardan ilki Walter Salles'in yönettiği Brezilya tarihinin en karanlık dönemlerinden birine ışık tutan, güçlü bir politik drama, Ben Buradayım. 3 dalda Oscar adaylığı bulunan film Brezilya İşçi Partisi milletvekili Rubens Paiva'nın 1971'de askeri rejim tarafından kaçırılması ve öldürülmesini konu alıyor.
Paiva'nın oğlunun yazdığı kitaptan uyarlanan hikâye, bir kadının adalet arayışını ve askeri diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleyi etkileyici bir anlatımla perdeye taşıyor. Film, Eunice Paiva'nın kocasının kayboluşunun ardından siyasetten uzak, sıradan bir anneden, askeri cunta karşısında yılmadan mücadele eden güçlü bir kadına dönüşmesini ele alıyor. 5 çocuğuyla birlikte Rio'da deniz kenarındaki evlerinde mutlu bir hayat süren Eunice'nin hayatı kocasının ordu tarafından gözaltına alınması sonrası allak bullak olur. Uzun süre kocasını arayan ve bu süreçte kendisi de göz altında kalan Eunice bir anne ve eş olarak ailesini bir arada tutmaya çalışır. Askeri diktatörlüğü eleştirdikleri için zor zamanlar yaşayan ve eşinin izini yıllarca umutsuzca aramaktan yorulmayan Eunice'te, Brezilyalı oyuncu Fernanda Torres, Altın Küre ödülünü kazandıktan sonra aday olduğu 'En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ına da göz kırpıyor.
Film 25 yıllık bir sıçrama yapıp Paiva ailesinin Sao Paulo'daki yaşantısını ekrana getiriyor. Eunice insanüstü bir çaba harcayarak nihayet kocasının resmi ölüm belgesini alıyor. 2014 yılına bir sıçrama yapan filmde Paiva ailesinin kızlarının evlenip çoluk çocuğa kavuştuklarını, oğulları Marcello'nun bir trafik kazasından sonra felç kaldığını öğreniyoruz. Eunice'in 1970 sonrası dönemini ise usta oyuncu Fernanda Montenegro canlandırıyor. Brezilya sinemasının en büyük aktrislerinden Fernanda Montenegro aynı zamanda Torres'in de annesi. Dolayısıyla Onun gençliğini Fernanda Torres'in canlandırması da anlamlı bir seçim olmuş. Salles'in yönetmenliği ise dönemin atmosferini titizlikle yansıtıyor. İşkenceler, kayıplar ve toplumsal korku, sadece bir ailenin değil, bir ulusun acısını gözler önüne seriyor. Kapanış jeneriğinde, Brezilya hükümetinin Rubens Paiva'nın öldürüldüğünü resmen kabul ettiği bilgisi verilirken, 20 yıllık faşist rejimde 20 binden fazla insanın işkencede öldürüldüğü gerçeği seyirciyi derinden sarsıyor. Ben Buradayım, sadece Brezilya tarihine dair bir film değil; adaletin, insan haklarının ve unutulmaya yüz tutan kayıpların hikâyesi. Sarsıcı anlatımı ve etkileyici oyunculuklarıyla izleyiciyi içine çeken yapım, uzun süre etkisinden çıkılamayacak nitelikte.
ACIYI SEVMEK OLUR MU?
Başarılı oyuncu Jesse Eisenberg, bu kez yazıp, yönettiği ve başrolünde yer aldığı Gerçek Acı filmiyle dikkat çekiyor. Eisenberg'in başrolünü Kieran Culkin ile paylaştığı Gerçek Acı, kişisel travmalar ile tarihî acılar arasındaki bağı irdeleyen incelikli bir film. Oscar ödüllü yıldız oyuncu Emma Stone'un yapımcılığını üstlendiği bu bağımsız yapımda, Eisenberg ikinci kez oturduğu yönetmenlik koltuğunda iddiasını ortaya koyuyor.
Filmin merkezinde, birbirlerinden farklı iki kuzenin büyükannelerinin anısını yaşatmak için çıktıkları Polonya yolculuğu var. David (Jesse Eisenberg) içine kapanık, hayatını düzenli ve kontrol altında tutmaya çalışan bir karakterken; Benji (Kieran Culkin) ise daha dağınık, fevri ve umursamaz bir figür. Bu karşıtlık, filmin en büyük dramatik gücünü oluşturuyor. Eisenberg ve Culkin'in performansları, film boyu süregelen gergin ama bir o kadar komik diyaloglarıyla izleyiciyi hem güldürüyor hem de düşündürüyor. Mizahı ve melankoliyi kusursuz bir dengeyle sunan Eisenberg, minimalist anlatımı ve ince gözlemleriyle hikâyeyi klişelerden uzak tutmayı başarmış.
Örneğin komik anlar, bir anda duygusal bir derinliğe bürünüyor; karakterlerin bastırdığı travmalar, geçmişin gölgesinde şekilleniyor. Polonya'nın kasvetli atmosferi, soykırımın izlerini taşıyan mekânlar, filmin arka planında birer karakter gibi varlık gösteriyor. Bu anlamda filmin Polonya'yı tanıtan bir yanı da var. 2. Dünya Savaşı'ndan kalan tarihi yapılar, direnişi anlatan heykeller bolca gösteriliyor. Savaşın sembol yerlerinden olan Nazilerin Yahudileri soykırıma uğrattıkları toplama kampı sahneleri Polonyalı besteci Chopin'in müzikleri eşliğinde filme bambaşka bir hava katıyor. Performansıyla filme bambaşka bir enerji katan Kieran Culkin'in, 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' dalında Oscar'a aday gösterildiğini, filmin de 'En İyi Özgün Senaryo' dalında adaylık kazandığını hatırlatayım.
NEFES NEFESE KURTULUŞ HİKÂYESİ
Alex Parkinson'un aynı adlı belgeselinden uyarladığı Son Bir Nefes, gerçek olaylardan beslenen sarsıcı bir hayatta kalma hikâyesi. Denizin yüzlerce metre altında, sınırlı oksijenle mahsur kalan bir dalgıcın mücadelesini anlatan film, klostrofobik atmosferi ve gerilim dolu anlarıyla izleyiciyi adeta suyun altına çekiyor.
Filmin en büyük gücü, Parkinson'un gerçekçi anlatımı ve mekan kullanımı. Derin deniz ortamının karanlık ve izole edici etkisi, görsel ve işitsel unsurlarla ustaca yansıtılmış. Kamera açıları, dar alanlardaki hareket kısıtlamasını hissettirirken, müzik ve ses tasarımı da karakterin çaresizliğini daha da derinleştiriyor. Başrolde Finn Cole, yaşadığı dehşeti ve umutsuzluğu başarılı bir şekilde yansıtıyor. Ancak asıl dikkat çeken performans, ekip arkadaşları rollerindeki Woody Harrelson ve Simu Liu'dan geliyor. Harrelson, tecrübesiyle filmin duygusal yükünü taşırken, Liu ise ekip içindeki dinamizmi ve stresi başarılı bir şekilde seyirciye aktarıyor. Parkinson, belgesel formatından sinema anlatısına geçiş yaparken dramatik dokunuşları dengeli kullanıyor.
Hikâyeyi gereksiz melodramlara boğmadan, gerilimi sürekli ayakta tutmayı başarıyor. Zamanla yarışan kurtarma ekibinin çaresizliği, yukarıdaki karar mekanizmaları ve derinlerdeki ölüm kalım savaşı, hikâyeye katmanlar ekliyor. Sonuç olarak, Son Bir Nefes, izleyiciyi bir an olsun rahat bırakmayan, temposu yüksek bir gerilim filmi. Gravity veya The Impossible gibi gerçek olaylardan ilham alan hayatta kalma filmlerini sevenler için kaçırılmaması gereken bir yapım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.