Erol Büyükburç, sanat ve cinsel performans
ESTETİK DEĞERLER DİBE VURDU
Hayır, mevzua hiç dahil olmayacaktım ama Şükran Hanım tepkiler üzerine kaleme alınan basın bültenini bana da yollamış, o bakımdan dahil olmuş sayıldım. 'Performans'a gelince Sami Tosun 'yok hükmünde', davet-mavet falan gönderilmiyor, iş basın açıklamasına gelince postala garibim Tosun'a! Ablacığım, sizin o 'performans'tan her gün paket paket yapıyorlar, koca sektör oluşturmuşlar, hem de bültenler CD formatında, sadece basına değil, iki lira veren tüm halkımıza Kadıköy korsancıları tarafından çatır çatır dağıtılıyor... Hor görmeyin garibi... (Yazının tam burasında Şahin K. biraderimiz birden fırlıyormuş ve denizden çıkan buz gibi performansını ortaya koyuyormuş, amma fantastik olur, değil mi? Oh, fantastische!) Zaten ben ezelden beri, "Sanat sanat için mi, sanat toplum için mi?" tartışmasının dışında durdum. Sanat 'moral' içindir efendim... Sağ olasınız Şükran Moral! Şimdi efendim, Ukrayna ile Türkiye arasındaki bu performans uçurumundan söz ederken, sadece Şükran Hanım'ı zan altında bırakmak istemem. Bizdeki estetik değerler iyice dibe vurmuştur. Misal, dans etmeye çalışan bir Güneri Civaoğlu, Ukraynalı çevreci hanımların anadan üryan bir biçimde, "Türkiye'deki ormanları koruyalım!" nidalarıyla dans stüdyosunu basmasına vesile olabilecek niteliktedir. Neticede, Nâzım'a ait, "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine," dizeleri Ukrayna'da da yakinen bilinmektedir...
VAY ANADOLUMUZUN HALİNE!
Hayır, lütfen! Mesele sadece Güneri Bey'in bir palamut meşesi gibi dans etmesi olsaydı eğer, emin olunuz sorunumuz insanlık için çok küçük, sadece kendisi için büyük bir sorun olarak değerlendirilebilirdi. Ne var ki, bizim her işimiz böyle. Misal, en ünlü kadın popçumuz, zaman zaman 'Arap Kadri donu' gibi aksesuarlarla canlı yayına katılan Hande Yener'dir ve geçen hafta çıktığı canlı yayında, saçları Çin malı bir bebek saçı, makyajı ise şaka gibiydi. Dayanamayıp hislerimi Twitter'dan şu şekil ifade ettim: "Hande Yener'e öyle bir makyaj yapmışlar ki, suratı ayrı renk, boynundan aşağısı ayrı. Boğaz değil Cebelitarık mübarek, sular karışmıyor!" Sonra, hâlâ Hülya Avşar'dan 'Türkiye'nin en güzel kadını' diye söz ediliyor ve medya takip kuruluşlarının 'en çok bahsedilenler' listesinde en üst sıralarda yer alıyor kendisi. Halbuki, objektif olmak adına belirtmeliyim ki, Ukraynalı eylemci hanımlar bizim Hülya Hanım'a klasman bakımından beş basarlar. En güzel hanım Hülya Hanım'sa bu memlekette, vay güzelim Anadolumuzun haline! Peki efendim, böyle bir durumda, bir kısım kadın ajanların insanı tahrik eden bir kısım kremlerle kıymetli sanatçımız Erol Büyükburç'a yanaşıp spermlerini çalmaya niye çalışsınlar ki? Giderler Ukrayna'da tüp bebek yaparlar, olur, biter... Yok hayır, ben bir şey kaçırmışsam ve Erol Büyükburç mutlaka klonlanması gereken bir büyüğümüzse, orası ayrı konu. Ama bildiğim kadarıyla, bu işler için de ille sperm, geciktirici krem falan gerekmiyor. Meşhur koyun Dolly kremsiz kopyalanmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Kaldı ki, Fatmagül'ün suçu ne?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.