Türkiye'nin en iyi haber sitesi
DİLEK GÜNGÖR

Ekonomiyi milli duruş koruyor: Tam finansal bağımsızlık

Türk ekonomisinde 14 aydır tam bağımsızlık için taşlar döşeniyor. Bunun farkına varamayanlar, Fırat’ın doğusuna düzenlenen operasyonun finansal piyasalar üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasını da anlayamaz

Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna düzenlediği operasyonun finansal piyasalar üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasında 'tam bağımsızlık' yatıyor. Ağustos 2018'de tarihin en büyük finansal saldırısını yaşayan Türkiye, 1 yılda hem toparlanma sürecini başarıyla tamamladı hem de 14 ayda dışarıdan gelebilecek spekülatif ataklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirdi. Aslında, ekonomide birilerinin anlamak istemediği ya da anlamakta direndiği 'sessiz bir devrim' yaşanıyor. Nasıl ki, savunma sanayisinde kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Enerjide yerli ve milli kaynakları devreye soktuk. Ekonomide de küresel finans sisteminden gelecek risklere karşı bağımsızlığın taşlarını döşedik. Kısacası, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın sömürgeci Batılı güçlere karşı bağımsız ve güçlü bir Türkiye oluşturma kararlılığı her alana sirayet etmiş durumda…

Bakan Albayrak'tan enflasyon açıklaması

NEDEN BÖYLE DİYORUZ?

Ekonomide bağımsızlık için yapılanların etkilerini görmek isteyenler hafta başından bu yana yaşananlara bakabilir. ABD Başkanı Donald Trump'ın "ekonominizi bitiririm" tehdidi içeren tweet'i de okyanus ötesinden gelen yaptırım açıklamaları da Türkiye'nin sınırında bir terör devleti kurulmasına engel olmak için başlatılan operasyona karşı çıkan ülkelerin söylemleri de piyasalarda endişeye, korkuya neden olmadı. İşte bunun nedeni 14 ayda ekonominin arka planında yapılanlardan kaynaklanıyor.

KİRLİ SWAP ÜÇTE BİR AZALDI

Swap kelimesini birçok insan geçen yıl ağustosta yaşanan finansal saldırı sırasında duydu. Geçmişte birçok kez finansal saldırıya maruz kalan Türkiye, o dönemde ilk kez bir şey denedi. Böylece, Türk Lirası'nın değer kaybetmesine oynayan art niyetlilerin top sahasına girildi. Ellerinde TL olmadan TL'yi açığa satarak manipülasyon girişiminde olanlar açıkta yakalandı. Tarihte ilk defa böyle bir hamleye ceza kesildi. Ama ilk müdahalede durmadılar, martta tekrar sahaya çıktılar. Seçime 4 gün kala Türk Lirası'na operasyon yapmaya kalktılar. Fakat milli paranın değeriyle oynamaya kalkanların eli yandı. Açıkçası, Türkiye "kirli swap" alanında TL'yle oynamaya kalkanlara meydan okudu. Sonuç ne mi oldu?

Ağustos 2018'de yurtdışıyla yapılan "kirli swap işlemleri" 180 milyar TL civarındayken 1 yılda bu hacim üçte birine düşerek 60 milyar TL seviyesine getirildi. 500 milyar TL'yi bulan toplam yurtdışı swap hacmi neredeyse yarısına indi. 70 milyar TL civarında olan yurtiçi swap piyasası hacmi yalnızca bir yılda iki katını geçerek 150 milyar TL seviyesine geldi. Mücadele bununla sınırlı kalmadı. TL swap işlemlerinin, Londra'da değil, BİST çatısı altında gerçekleşmesi için adımlar atıldı. Böylece, milli bağımsızlığın ilk ayağı olan Türk Lirası işlemlerinin faizinin ülke içinde, piyasa koşullarında belirlenmesi adımı önemli ölçüde tamamlanmış oldu.

İKİNCİ ADIM TLREF'LE ATILDI

Ülkenin milli parasıyla oynamaya kalkanlara swap'la ders veren ekonomi yönetimi daha sonra ikinci aşamaya geçti. Borsa İstanbul çatısı altında, uluslararası standartlarla uyumlu bir Türk lirası referans faiz oranı olan TLREF'i oluşturdu. Şöyle anlatayım, TLREF'e dayalı swap işlemleri yaygınlaştıkça faiz riskini yönetmek için bankacılık sisteminin dolar kullanmasına, bu kaynağı yurtdışına göndermesine gerek kalmayacak. Değişken döviz faizine değil de TLREF'e dayalı bir swap mekanizması finansal sistemin kaynakları daha etkin kullanmasını sağlayarak kredi maliyetlerini düşürmeye yardımcı olacak. TLREF yerleştikçe, şirketlere yabancı para yerine uzun vadeli TL kredi kullandırılması mümkün olacak. Yani reel kesimin kur riski de azalacak. Swap hamlelerinin ardından gelen bu adım, TL'sinin değerini ve faizini kendi belirleyen ülke, yani finansal milli bağımsızlığı garanti altına alan Türkiye idealine ilerlediğimizin göstergesi oldu.

DÜŞÜK FAİZ REKABETÇİ KUR

Hatırlayın, ağustostan bu yana ekonomiyle ilgili algı yapanlar, vatandaşı kur ve faizle korkutmaya çalışıyor. Türkiye'yi para ve maliye politikasını sıkmamakla eleştiriyor. Ekonomi yönetimi ise kimseye pabuç bırakmadan "düşük faiz, rekabetçi kur" stratejisi uyguluyor. Yani, daha çok üretmek için maliyetleri düşürüyor, ihracat ve doğrudan yatırımlar için ise kuru rekabetçi seviyede tutuyor.

Bu uygulamaları dünyada yaşananlarla birlikte okuyun. Malum, ticaret savaşları gündemde… Çin parasının değerini devalüe ediyor, gelişmekte olan ülkeler faiz indirimlerini gündeme alıyor, gelişmiş ülkeler sanayi teşvikleri açıklıyor, kamu harcamalarını artırıyor, teşvikleri devreye sokuyor. Kısacası, ülkelerin ekonomi politikalarında öncelikleri resesyonla mücadele… Herkes olası bir krize karşı adımlarını atıyor. Aslında Türkiye son 1 yılda attığı adımlarla olası krizlere en hazırlıklı ülke konumuna gelmiş durumda…

Okan Müderrisoğlu: 2020 yılından itibaren ciddi bir gelir artışına dönük hedefleme yapılıyor

CARİ AÇIK TARİH OLUYOR

Türkiye'de cari açık meselesi yıllarca ülkede kriz sebebi olarak gösterildi. O dönemde tamtam çalanlar, bugün Cumhuriyet tarihinin rekor cari fazlası verilirken ya kafasını kuma gömüyor ya "ekonomi küçülüyor da ondan" diyerek meseleyi basitleştirmeye çalışıyor. Fakat atladıkları bir şey var. 2019'u pozitif büyümeyle kapatacağız. Dolayısıyla, bugün cari dengenin fazla vermesini 2008'le aynı kefeye koyamayız. O dönem veremediğimiz cari fazla bugün oluyorsa, terzi inceliğiyle ihracatın artışını sağlamaktan, ithalattaki düşüşü yönetebilmekten kaynaklanıyor. Ekonomi yönetiminin bakış açısını anlamak için Berat Albayrak'ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı dönemindeki politikaları analiz etmek yeterli olacaktır. O dönemde oluşturulan Milli Enerji ve Maden Politikası, Doğu Akdeniz'de milli gemilerle gaz arama, FSRU, yerli üretim teşvikleri, YEKA adımları vb. hepsi de bugünkü mücadelenin enerji alanındaki köşe taşlarıydı.

KAYNAK YENİ BÜYÜME MODELİNE AKIYOR

Milli ekonomide en önemli sac ayaklarından biri de Türkiye'nin yeni büyüme hikayesi… Büyümenin yeni hikaye alanı katma değeri yüksek, teknolojik ve stratejik ürün üretimi olacak. Bunun da taşları örülmeye başlandı. Birileri "her gün bir paket açıklanıyor" diyerek basit göstermeye uğraşsa da Ekonomi Değer, KOBİ Destek ve İVME paketleriyle sanayicilere düşük maliyetle sağlanan 100 milyarlarca TL'lik kaynak bu değişimin fitilini ateşledi. Varlık Fonu da bu dönüşümde öncü rol oynayacak.

Yakında yeni finansal mimari başta olmak üzere çok sayıda sessiz devrimin hazırlığı da tamamlanmak üzere. Misal, bundan sonra devletin yatırımları, harcamaları ve teşviklerinde ana kriter verimlilik olacak. Tasarrufların artırılması, kaynakların verimli kullanılması ve sermaye piyasalarının derinliği konuları ön plana çıkacak. Daha adaletli bir vergi sistemi, vergide kayıt dışı ile sağlam bir mücadelenin başlangıcı, kayıt içine almak için devreye alınacak teknolojik çözümler ve denetimler yakın zamanda konuşmaya başlayacağımız diğer konular olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA