Başkan Recep Tayyip Erdoğan, çarşamba günü grup toplantısında ekonomide yeni dönemin şifrelerini verdiği tarihi bir konuşma yaptı. Piyasa dostu bir yaklaşım çizdi, öngörülebilir ve şeffaf bir ekonomi modeli olacağını anlattı, yerli ve yabancı yatırımcılar açısından ülkeyi riski az, güveni yüksek, kazancı tatminkar bir ülke haline getireceklerini söyledi. Ekonomide dümene geçen yeni ekibin alacağı kararlarda yanlarında olacağı, kendisinin de eski dönemlerde olduğu gibi daha proaktif rol üstleneceği mesajını verdi. Aynı günün akşamında da Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu üyelerini kabul etti.
Açıklamaların ardından TL varlıklarda cuma gününden bu yana başlayan pozitif ayrışma hızlandı. Türkiye'nin kredi risk primi 9 ayın dibine geriledi. 5 yıllık CDS primi 400 baz puanın altına indi. Dolar kuru yüzde 10'dan fazla düştü. Euro yüzde 10.5 değer kaybetti. Borsa İstanbul'da ise hem işlem rekoru kırılıyor, hem de endeks yükselişini sürdürüyor.
Hafta başından bu yana borsa ve bono piyasasına yabancı girişi 2 milyar doların üzerinde... Bunun 1.5 milyar doları bonoya, 500 milyon doları borsaya geldi.
Üstelik, bu paranın kısa vadeli olmadığı da anlaşılıyor.
Zira, borsaya giren yabancı sermayenin bankacılık hisselerine gelmesi bunun en somut örneği...
Peki bunlar neyi gösteriyor?
Belli ki, özellikle yabancı yatırımcılar hem Merkez Bankası'nın yeni başkanı Naci Ağbal'ın hem de Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajlarını olumlu buldu, rotayı yeniden Türkiye'ye kırdı. Şimdi sözlü yönlendirmelerin eyleme dönüp dönüşmeyeceği izlenecek. Bu nedenle, önümüzdeki hafta yapılacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu önemli olacak. Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından anlaşılıyor ki, Merkez Bankası'nın atacağı her türlü adım desteklenecek. Büyük ihtimalle, 19 Kasım'da piyasaların beklentisi doğrultusunda belli bir miktar faiz artışı gerçekleşecek.
Eminim, "şimdi ne oldu da faiz artışını savunuyorsun" diyenleriniz çıkacaktır.
Bu eleştiriyi yapacak olanların Başkan Erdoğan'ın açıklamalarına iyi bakmasını öneririm. Zira, bana sorarsanız, kısa vadede öncelik piyasaya istikrar kazandırıp, yabancı yatırımcıyı önceliklemek... Hemen ardından da 'büyüme' ve 'istihdam' odaklı seferberlikle ülkeyi kalkındırmak...