Hayat Notları: Ötekine bakmak
Bir düşünüre "Dünyanın en zor üç şeyi nedir?" diye sormuşlar. Yanıtlamış: "Sır tutmak... Kusur bağışlamak... Başkalarını değerlendirmek..."
"Sır tutmayı" zaten geçiniz, genelde günümüz insanına uygun değil.
Ama kusur bağışlamakta da, başkalarını değerlendirmekte de, insan yine çok ilginç bir varlık.
İnsan kendisinin dışındakine, ötekine bakarken hep farklılaşıyor. İnsan, aynada kendisini görmekte eksik; ötekini değerlendirmekte, yargılamakta hep usta. Bu nedenle başkalarının olumsuzlukları, kendi olumsuzluklarından daha çok ilgilendirir insanı.
En iyisi insanın, başkalarına bakmadan önce sürekli kendisine bakmayı öğrenmesi. İnsanı geliştiren, geleceğe taşıyan budur çünkü...
-Bulunduğunuz yere ulaştıracak "İyi bir yol" tespit ettiniz mi? Eğer böyle bir yol varsa, bize bildirin. Böylece size katılmak isteyenleri, yanınıza gönderebilelim.
Livingstone'nun mektuba cevabı şu şekilde olur:
-Buraya eğer iyi bir yol varsa gelmek isteyenleri, ben istemiyorum. Benim 'yol olmadığı halde gelmek isteyenlere' ihtiyacım var.
"Sevgiyle çalışmak; bir kumaşı, sevdiğiniz kişinin giymesi için dokur gibi, kalbinizden çıkardığınız ipliklerle dokumaktır. Bir evi, sevdiğiniz kişinin oturması için yapıyormuş gibi, sevgiyle ve özenle inşa etmektir. Bir meyveyi sevdiğiniz kişinin yemesi için yetiştiriyormuş gibi, tohumlarını şefkatle atmak, ürünü neşeyle toplamaktır. Tasarladığınız her şeye, kendi ruhunuzdan bir soluk katmaktır."
İnsanın bir işe kendi ruhundan soluk katması, katabilmesi ne büyük güzellik...
***
Yasaklandılar diye, kitapların banyoda yakıldığını gördük. (O zamanlar kocaman ince uzun termosifonlar vardı) Kitapların, odun kömür sobalarında da, yakıldığını gördük. Kitaplara 'görülmüştür damgası' vuruldu. İçimizi çok acıtan ne varsa, hepsini gördük. Vazgeçin içeriğinin ne olduğundan, günümüzde kitaplarla ilgili, hala farklı örneklerin yaşanıyor olması, ne çok acı verici. Ne çok incitici. Kitaplar ve insanlar adına.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.