Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Kıbrıs sorununda sona doğru

İspanya dönem başkanlığını üstlendiğinde, kimse Türkiye ile AB'nin üyelik müzakerelerinde yepyeni bir döneme girileceğine inanmamıştı. Oysa İspanya en az 3 fasıl açılması için çaba göstereceğini söylemiş, Türkiye de bu konudaki ısrarcı tavrını muhafaza etmişti. Başkanlığın bitimine günler kala, eğer işler gerçekten iyi giderse Gıda Güvenliği konusundaki fasıl açılacak, ancak o faslı bile Güney Kıbrıs Rum Kesimi bloke etmeye çalışıyor.
Türkiye'de kimi değerlendirmeciler, müzakereleri şimdiden bitmiş ve kopmuş olarak göstermekte tereddüt etmiyorlar.
Gerçekten öyle mi?
Müzakereler, temel olarak tek bir önemli noktada tıkanmış bulunuyor.
2006'da Güney Kıbrıs'a liman ve havaalanlarının açılmaması AB tarafından Türkiye'nin taahhütlerini yerine getirmediği biçiminde yorumlandı ve hepimizin bildiği gibi sekiz önemli fasıl askıya alındı, müzakereye açılan fasılların da resmen kapatılmaması kararlaştırıldı. Neydi Türkiye'nin yerine getirmediği taahhüt? Gümrük Birliği uygulamasının AB'nin tüm yeni üyelerine uygulanması hususuydu. Türkiye, bu hususun uygulanmasına karşı çıkmıyor ancak KKTC üzerinde var olan ambargonun da kaldırılması konusunda ısrar ediyordu. Bu anlamda AB'nin KKTC ile doğrudan ticaret yapılması için almış olduğu karara da işaret ediyordu.

KKTC ile doğrudan ticaret

Topluluk Müktesebatı olarak adlandırılan ve anlaşılması hiçbir zaman kolay olmayan hukuk sistemi çerçevesinde, bir üye devlet iki kararın birbiriyle bağlantılı ya da aynı anda bağlayıcı olmadığını, siyasi mülahazalar da kendisine yardım ederse, rahatlıkla ispat edebilir. Nitekim böyle oldu ve Güney Kıbrıs, KKTC ile doğrudan ticaret tüzüğünü işlemez hale getirmeyi becerdiği gibi, diğer ülkelerin bu iki karar arasında bir doğrudan bağ kurmalarının da doğru olmayacağı konusunda herkesi ikna edebildi.
AB içinde hiçbir sorun, zaman aşımına uğramadığı ve Güney Kıbrıs da bunu hesap edemediği için, Lizbon Anlaşması ile yapılan değişiklikler sonucu, Avrupa Parlamentosu'nun girişimiyle, KKTC ile doğrudan ticaret konusunda önemli bir adım atıldı ve bunun oybirliği değil de oyçokluğu ile gerçekleşebilecek bir sistem olabileceği ortaya çıkmaya başladı. Bu aşamada, Güney Kıbrıslı parlamenterler, gerçek bir hezeyana girerek bunu engellemek için aşırı yırtıcı bir muhalefet biçimini seçince, AB içinde herkesin unutmaya çalıştığı Kıbrıs sorunu tekrar gündelik siyasi yaşantının ortasına oturuverdi.
Kıbrıs'taki görüşmeler, Güney Kıbrıs AB üyesi de olsa, hangi tarafın çözüm istediğini, hangi tarafın da istemediğini artık açıkça ortaya çıkarmış durumda. Bir üye devlet olarak, Güney Kıbrıs bazı konuları ciddi biçimde sabote edebilir ancak Türkiye dosyasını ilanihaye askıda tutamaz. AB ülkelerinin bu konuda büyüyen memnuniyetsizliği, Güney Kıbrıs'ın yapacağı önemli bir yanlışta çok ciddi biçimde patlayabilir.

AB, Kıbrıs'ta çözüm istiyor

Bu yanlış ne olabilir? Görünen o ki Türkiye, Kıbrıs sorunu hususunda BM düzeyinde yapılan çalışmaların bu yıl bir sonuca varmasını istiyor. Bu konuda destek bulacağı önemli ülkeler de var. Destek vermese bile, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda yıpratılmasının çok ciddi sonuçlara yol açacağını düşünen ülkelerin sayısı giderek artıyor. Güney Kıbrıs yönetiminin bunları görebilecek bir kapasitesi hiçbir zaman olmadı, olması da beklenmemeli. Yunanistan, son derece ağır bir krizin pençesinde ve inisiyatif alabilme yeteneği en aza inmiş durumda.
Fransa, Türkiye düşmanı etiketinden kurtulmak istiyor, Kıbrıs bu konuda ödün verebileceği en kolay alan olarak görünüyor.
Kısa vadede Güney Kıbrıs, müzakereleri çok daha içinden çıkılmaz hale getirebilir; yaratacağı böylesi bir bunalım ise, orta vadede KKTC'nin üzerindeki ticaret ambargosunun kaldırılmasına ve dolayısıyla sekiz faslı askıya alan durumun ortadan kalkmasına yol açacaktır.
Bu gelişmeyi Güney Kıbrıs'ın ciddi biçimde öngörebildiği fevkalade şüphelidir.
Müzakerelerin üzerine kâbus gibi çöken bu ağırlığın kalkması, hem Türkiye hem de AB için çok gereksinim duydukları bir oksijen maskesi etkisi yapacaktır. Önümüzdeki haftalar, bu senaryonun gerçekleşme olasılığı hakkında bize bilgi verecek gelişmelere gebedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA