Ne çare?

EMİNİM haber bültenlerinde izlerken sizin de benim gibi kanınız donmuştur.
Adapazarı'nda devriye gezen trafik ekibi, sürücüsünün alkollü olduğundan şüphelendiği bir aracı durdurmak için önünü kesmeye çalışıyor.
Memurlardan biri inip durması için araca işaret ediyor. Sürücü; önce polis aracına, daha sonra duvara çarparak duruyor.
Bacağı paramparça olan polisin arkadaşı, dehşet içinde telsizden yardım çağırıyor. İzlemesi bile gerçekten yürek işiydi. Bültenlerde talihsiz polis memurunun ayağının kesilme tehlikesinden söz ediliyordu. Allah tez zamanda şifa versin.
Sonradan anlaşılıyor ki, polisin çevirme yapmaya çalıştığı sürücü 256 promil alkollü. Yani içkiden ayakta duracak hali yok... Dahası; bugüne kadar alkollü araç kullanmaktan, hakkında altı kez işlem yapılmış...
İşte benim anlayamadığım nokta burası...
Bırakın ehliyetinin iptal edilmesini, alkollü araç kullanırken altı kez yakalanan birinin aramızda elini kolunu sallayarak dolaşması nasıl bir mantıktır, nasıl bir adalettir?
Alın işte; sonunda gelip kanunun, adaletin uygulayıcısı polis memurunun sebebi oldu.
Kanunsuzluk, adaletsizlik; bumerang gibi gelip günahsız bir kanun uygulayıcısını vurdu.
Yüksel Aytuğ'a 'trafikte düzenin sağlanması için en etkin yazılar kaleme alan yazar' olarak ödül verilmiş; ne çare?
Keşke o ödül heykelciği, o polis memurunun bacağını geri getirebilseydi...