Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Neredesiniz ‘yurt’ kışkırtıcıları?

Pandemi nedeniyle tüm dünyayı etkisi altına alan olumsuzluklar sanki sadece Türkiye'de yaşanıyormuş gibi gösterip sözde muhalefet yaparak siyasi rant peşinde koşanlar bir dönem de öğrenci yurtlarına takmışlardı. "Yeterli yurt yok, öğrenciler sokakta kaldı" diye yaygara koparıyorlardı. Gerçek rakamları ise Şırnak gezisi sırasında Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Muharrem Kasapoğlu'ndan, yani en yetkili ağızdan aldım. Şu anda 780 bin yatak kapasiteli yurtlarda doluluk oranı yüzde 90, yani halen yüzde 10'u öğrencilerini bekliyor. Türkiye'de yurtlarda ağırlanan öğrenci sayısı, 40 Avrupa ülkesinin nüfuslarından fazla. Sadece Şırnak Üniversitesi için bin kişi kapasiteli yurt inşa edilmiş, yenisi için de kollar sıvanmış.
Ta benim öğrencilik yıllarımdan beri eğitim dönemi başlarken yurtlarda "geleneksel" bir yoğunluk oluşur. Sonra pek çoğu arkadaşlarıyla birlikte ev tutunca ya da başka imkanlar bulunca ayrıldığı için yurtlar birer birer boşalır. Bu yıl da aynısı oldu işte... Sadece "vatan" anlamındaki "yurtta" sulhu değil, öğrencilerin barındığı devletin evlerindeki sulhu da tehlike görenler; keşke gidip, dillerine doladıkları yalanın uçuculuğunu yerlerinde görse...

Müge Anlı samanlıkta iğne buldu
Hep söylerim, Türkiye'deki en güçlü ve etkin sivil toplum kuruluşu Müge ve dostlarıdır diye... Bu iddiam geçen hafta bir kez daha kanıtlandı.
Evden kaçan otizmli oğlu Muhammet'i üç gündür bulamayan dertli baba, perişan bir halde Müge Anlı'nın stüdyosuna gelmişti. Gözyaşları içindeki çaresiz yakarışları hem Müge Anlı'yı hem stüdyodakileri hem de ekran başındakileri ağlattı. Müge ekrandan son derece samimi bir çağrı yaptı. "Ne olur herkes evinin, dükkanının önündeki sokağa bir bakınıversin. Muhammet'imizi buluverelim" dedi. Çok geçmeden Eminönü'nden üç ayrı ihbar geldi. Gönderilen fotoğraf babaya gösterildi. Oğlunu gören babanın bu kez mutluluk gözyaşları sel oldu.



Düşünün, 15 milyonluk mega kentte bir televizyon sunucusunun tek bir anonsuyla samanlıktaki o iğne dakikalar içinde bulunuveriyor. Ben atv'ci dostlarımın yerinde olsam, Müge Anlı'ya verilen reklamlara özel platin tarife uygulardım. Belli ki herkesin gözü kulağı Müge Anlı'da...

Suçluluk duyduğum reklam
Mercedes, yüzde 100 elektrikli modelini Türkiye'de Kıvanç Tatlıtuğ'un rol aldığı reklam kampanyası ile tanıtıyor. Kıvanç, aracını şarj ederken hayallere dalıyor. Dünyada okyanus kirliliği yüzde 99 azalmış, büyük kentlerde hava mis gibi olmuş vs... Yani o otomobili alınca, "dünyayı kurtaran adam" olmuş gibi... İzler izlemez hâlâ dizel otomobil kullandığım için kendimi fena halde suçlu hissettim. Dünyayı tek başıma kirletiyormuşum gibi geldi.
Gelin görün ki, bir milyon lira parayı bir otomobile verip, sermayeyi dört tekerin üzerine yüklemek öyle her babayiğidin harcı değil. Dünyayı kurtarmak için (!) çaresiz bu araçların ucuzlamasını bekleyeceğim.



Bu arada reklam filminin kahramanı Kıvanç kardeşim, eski motor yatını satıp, kendisine İtalya'dan katamaran cinsi yelkenli tekne sipariş etmiş. Yani dizel motor yerine artık dalgaların arasında rüzgar gücüyle ilerleyecekmiş. Belli ki reklamdan o da etkilenmiş.

Gaf'let kürsüsü
Giresun'da iki polis memuru, uygunsuz şekilde yakaladıkları liseli gençlerin görüntülerini sosyal medyada paylaştı. (Polisler, Valilik tarafından görevden alındı)

Zap'tiye
"Etme bulma dünyası" diye işte buna diyorlar: Terörist sevicisi İsveç ve Finlandiya, düştünüz mü şimdi kucağımıza?..

Ne demiş?
"Hakaret ve küfür edilmeyen bir tek başarılı insan gösterebilir misiniz?" (Hakan Ural'ın Neler Oluyor Hayatta programında sosyal medya rezillikleriyle ilgili haklı tespiti)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA