YÜKSEL AYTUĞ YÜKSEL AYTUĞ
17 Nisan 2025, Perşembe

Bizim neslin görmediği ne kaldı?

1960'larda doğan benim neslimin görmediği ne kaldı diye düşündüm geçenlerde...
Ben Kennedy suikastının ortasına doğmuşum mesela... 1960 ihtilalinin de nekahet dönemine... 1971 muhtırasını da es geçmeyeyim tabii.
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında karartma yapılan geceler de, 1980 darbesinden sonra üniversitenin ilk yılını amfide çapraz tutuş nöbet tutan mavi berelilerle birlikte okumak da varmış kaderimde.
Gazeteciliğe sevdalandığım yıllarda Abdi İpekçi, Çetin Emeç ve Uğur Mumcu suikastlarına şahitlik etmişliğim var.
Otomobil kullanmayı babamın arabayı bana emanet ettiği benzin kuyruklarında öğrenmişim. İlk yerli otomobilimiz TOGG'un direksiyonuna geçtiğim gün "Heyhat" diye iç çekişim bundandı.
Daktiloda yazmışım ilk haberimi. 8 jetonla telefon kulübesinden Fenerbahçe antrenmanı yazdıran da, şimdi evden tek tık'la yazısını gazetedeki sayfaya konduran da bu eller...
40 yıl boyunca terör denilen asrın belasına bela okumuş dilim. Apo'nun getirildiği uçakta göz bandını açıp "Memleketine hoş geldin" diyen o SAT komandosuna dua eden de aynı dil.
Marmara depremini dibine kadar yaşamış, Kahramanmaraş depremlerine ağıt yakmışım.
ABD'nin ikiz kuleleri diz çökmüş gözlerimin önünde bir Eylül sabahı... Ama 28 Şubat'ta hiçbirimize diz çöktürememiş sahte postal erbabı... Tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi...
Vietnam'ı da, önce Rusya'nın sonra ABD'nin Afganistan işgalini de, 8 yıl süren İran-Irak savaşını da görmüşlüğüm var. Berlin Duvarı'nın yıkılışından, Şah Rıza Pehlevi, Saddam Hüseyin, Kaddafi ve Beşar Esad'ın devrilişine kadar her devrim gözlerimin önünde yaşandı.
PKK'nın ana kucağında kurşunladığı, Saddam'ın Halepçe'de zehirlediği, Netanyahu'nun sahur sofrasında yaktığı bebelerin hepsine bu gözlerden yaş aktı.
Pandeminin, salgının, kapanmanın ne olduğunu da öğretti bu ömür bizlere. O da eksik kalmadı.
Benim neslimin şahitlik etmediği bir tek Üçüncü Dünya Savaşı kaldı. Korkarım o da pek gecikmeyecek.
Bir de uzaylıların gelişini bekliyorum, listenin tamamlanması için...
Ömür değil, Tarantino filmi mübarek...


Söyleyecek tek sözüm var
Müge Anlı tam 11 yıl önce işlenen bir çocuk cinayetini ortaya çıkardı. Şanlıurfa'da 6 yaşındaki Zehra'nın öldürülmesiyle ilgisi bulunduğu gerekçesiyle ailesinden 4 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yenge Kadriye Ceylan, amca İsmail Topdağ ve oğlu Hasan Topdağ ile üvey anne Ceylan Topdağ ortaklaşa cinayet işlemek iddiası ile demir parmaklıklar ardına gönderildi.
Henüz Narin olayının yüreklerde açtığı yara kabuk bağlamamışken bir kız çocuğunun daha en yakınları tarafından benzer şekilde katledilme ihtimali, içimden taşacakların önüne kurduğum sabır bendini yıktı. Şimdi yazacaklarımın sorumlusu ben değilim, bana bu duyguyu yaşatanlardır:

Eğer;
Çocuğunuzun kokusu, cennet kokusuna eşdeğer hissettirmeyecekse,
Ona sarıldığınızda dünyanın bütün derdini, kederini unutmayacaksanız,
Yan odada uyurken bile onu özlemeyecekseniz,
Hasta olduğunda "Allah'ım tüm musibetleri bana yolla, yeter ki evladım sağlığına kavuşsun" diye dua etmeyecekseniz,
Ve... Onun için canınızı vermeye hazır değilseniz, ÇOCUK YAPMAYIN!


Zap'tiye
İşte tarihi değiştiren adam: Urfalı Şavak Yıldız amca. Göbeklitepe'de tarlasını sürerken o heykelciği bulmasa, insanlık tarihine 6 bin yıl daha eklenmeyecekti...

Gaf'let kürsüsü
Ülke genelinde "Ekrem İmamoğlu için imza topluyoruz" denilerek senet imzalatılan 1000'e yakın kişi dolandırıldı.

Ne demiş?
Isparta'da gelinlik giyen bir kadın "Koca arıyorum - zengin olsun" yazılı pankartla sokağa çıkıp "Ya nasip" dedi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.