Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞENGÜL BALIKSIRTI

En ağır şey ilişkilerimiz mi?

Adam bir konferans salonunda kendinden emin bir şekilde konuşuyor... Hemen yanında duran sırt çantasını göstererek, "Hayatta sahip olduğunuz ne varsa bu sırt çantasının içine koyduğunuzu hayal edin" diyor. Her şeyi... Sizi siz yapan her şeyi... Ve devam ediyor; "Artık bu kadar ağırlıkla yürüyemeyecek haldeyiz. Oysa yaşamak hareket etmektir." Bu sahne George Clooney'nin 'Up In The Air' (Aklı Havada) filminden... Kahramanımız da bütün ağırlıkları üzerinden atmış, bir 'valiz hayatla' sürekli seyahat eden Ryan... Film, cilalı hayatların altındaki yalnızlığı anlatıyor. Bugüne kadar bize anlatılan özgür ve yalnız hayatların ne kadar şahane bir şey olduğunun ezberini bozuyor. Filmi izlerken 'ıssız adam'ları düşünüyorsunuz doğal olarak; her şeyden uzak adamları ve kadınları... Uzak durdukça özgür ve mutlu olacaklarını düşünen insanları düşünüyorsunuz. Evet, hayatlarımız büyüdükçe biz içinde küçülüyoruz. Küçüldükçe yalnızlaşıyoruz. Belki de bu filmi öyle izlemek gerek. Sırt çantamızdaki her şeyi bırakıp tek başına yol almak gerçek özgürlük mü, yoksa yalnızlık mı? Bir dakika bile yerinde duramayan, müthiş bir sosyal çevresi olan, sürekli seyahat eden, istenmeyen ve de hatırlanmayacak geçmiş ilişkilere yakalanmamak için kimi numaraları telefon hafızasına 'salla' olarak kaydeden bir kardeşim; arada bir şöyle der; "Çok mutsuzum. Dün gece sabaha karşı eve döndüğümde oturup ağladım..." Dışarıdan bakan biri için çok anlamsız gelebilir ama durum bu. İz bırakmayacak bir günlükle yaşayıp, boş bir sırt çantasıyla da dolaşmak işe yaramıyormuş işte. Bütün 'ıssız adam'lara tavsiye olunur. Orada bir ayna var. Kendinizi görmeniz için...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA