Biraz soluklanmak, biraz kendimize dönmek, ailemize sarılmak, geçmişi hatırlamak, hayat kavgasından uzaklaşmak, başkalarını düşünmek, yardım etmek, hissetmek ve hepsinden önemlisi sevmek... İyi ki bayramlar var. Böyle demiştim bayramın birinci günkü yazımda. Sonra yola çıktım dede topraklarına doğru... Her bayram olduğu gibi soluklandık, kendimize döndük, ailemize sarıldık. Çok büyük bir ailem olduğu için bir kez daha kendimi dünyanın en şanslı insanı hissettim. Bayram boyunca evin kapısı neredeyse hiç kapanmadı. Masalar kuruldu, yemekler yendi, çaylar- kahveler içildi. Dayılar, halalar, amcalar, teyzeler ve aileleri. Kuzenler, onların eşleri, çocukları ve uzak-yakın akrabalarla anılar tazelendi. Sevgiyle sarılmanın, kucaklaşmanın en güzel enerji olduğu bir kez daha tescillendi. Sözün özü; her bayram tatilinde seyahatlere koşturmak iyi güzel de aileyle kucaklaşmak hepsinden güzel. Çünkü aslında hayatın merkezi orası. Aile olmak, hele hele benimki gibi geniş bir aile sahibi olmak insanın en büyük zenginliği. Tıpkı Doktor Mehmet Öz'ün dediği gibi...