Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Nasıl bir arkadaşsınız?

Yıllar önce her şeyimi paylaştığım bir kız arkadaşım vardı. Hayatımızdaki heyecanları, hayal kırıklığını ve karakterimizin sorunlu yönlerini hiç çekinmeden paylaşırdık. Birbirimizi her gün sadece 'iç dökmek' için arıyorduk. Üzüldüğüm veya sıkıldığım olaylarda onun ne düşündüğü, analizleri benim için önemliydi. Aynı şekilde benimkiler de onun için...
Ancak; belki genç yaşımdan, belki de o dönemki ihtiyaçlarımdan dolayı paylaşmak ile şikayet etmek arasındaki çizgiyi fark edemiyordum.
Aynı problemi, tekrar tekrar anlatıp dipsiz bir kuyuda bir yere varmaya çalışıyorduk.

SIKILMAYA BAŞLAMIŞTIM
Aslında, konuştuklarımız gerçekten tartışmaya değer durumlar değildi. Aşırı hassasiyet ve dar bakış açımızdan kaynaklanan problemlerdi çoğu...
Zamanla, bu tip paylaşımın aslında kendimi iyi değil, daha kötü hissettirdiğini fark etmeye başladım. Şikayet ettiğim halde, kopamadığım karşı cinsle ilişkilerimi paylaşmaktan utanmaya ve sıkılmaya başlamıştım. O ise aynı hataları yapmaya devam ediyor ve ilişkileri yürümedikçe karşısındakini suçluyordu.
Benim sorunlarımı kendi içimde halletme tercihim arttıkça onun da üzerimdeki baskısı arttı.
Günde en az iki saati onunla telefonda geçirmezsem şikayet ediyordu.
Artık hayatımızda 'neyin önemli olduğu' konusundaki bağımız kopmuştu ve 2003 yılında ilişkimizi kestim!
Yıllarca en yakın arkadaşım olarak gördüğüm ve onunla konuşmadan hiçbir adım atmadığım insanı hayatımdan çıkardım.

DOST VE DÜŞMAN BİRLİKTE
O zamandan beri de duygusal açlığını benimle bastırmaya çalışan arkadaşlardan uzak durdum. Hele bazıları vardır; hem yakın arkadaşınız, hem de rakibinizdir. İngilizce'de bunun adı bile var; 'Frenemies'...
Yani 'friend' ve 'enemy'.
Arkadaş ile düşman bir arada.
Kendinizi sürekli onunla kıyaslıyor ve içten içe rekabet halindesinizdir. Böyleleri, öz güvensizliklerini bulaşıcı hastalık gibi yayar. İnsanın ruhunu tüketir böyle ilişkiler...
New York Times'da okuduğum bir makaleye göre; insanın en yakın arkadaşını hayatından çıkarması 'boşanma' etkisi yaratıyormuş.
Ancak yine de yaş ilerledikçe, tecrübelerimizle ilişkimiz değiştikçe; kimin dikkatimizi ve vaktimizi vermeye değeceği, kimin bizim enerjimizle yaşamaya çalıştığı daha netleşiyor.
Hayatımızdan gittikçe daha çok insanı çıkartıyoruz. Arkadaşsız yaşayamayanlar bile bu tip elemeleri yapmaya başlıyor.
Bu bilimsel olarak da kanıtlanmış; sosyalleşme ihtiyacı 17 yaşından sonra düşmeye başlıyormuş.
30 ve 40'lı yaşlarda tekrar yükselip 40 yaşından sonra da inişe geçiyormuş.

ALIŞVERİŞ DENK OLMALI
46 yaşındayım; ailemi ve arkadaşlarımı seviyorum ama onların bana ulaşamadığı zamanları da seviyorum.
Artık problemleri değil, iç dünyamı paylaşmak bana zevk veriyor. Böylesi daha değerli bir arkadaşlık...
Arkadaşlık yatırımlarımı bilinçli yapmayı öğrendiğimden beri de daha sağlıklı ilişkiler yaşamaya başladım.
Bir arkadaş, hayat görüşünüzü genişletmenize yardımcı oluyordur, diğeri bozuk bilgisayarınızı tamir edebiliyordur...
Bir başkası da sizi güldürüyordur. Önemli olan alışverişin denk olduğu ve hayatınızı kontrol etmeyen bir arkadaşlığın kurulması...
Aksi takdirde, bir süre sonra en yakınınıza bile harcayacak enerjiniz kalmıyor.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA