Oyuncular sadece sokakta gezip eğlenen insanlar değil
Biriken Tiyatro'nun sahnelediği tek kişilik oyundaki performansıyla beğeni toplayan Kocaoğlu, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı...
Ağır bir şeyin altına girdiğimi ve bu işin de altından çok çalışarak kalkabileceğimi bilerek bu oyunu kabul ettim. Oyunun benim mesleki hayatımda bir yapı taşı olduğunu düşündüm.
Üç ay prova yaptık. Burada dizi ekibimize de değinmeden geçmeyeyim; bana çok destek verdiler.
Evet, 5-6 kilo verdim. Sahnede tek başımayım ve 70 dakika seyircinin ilgisini canlı tutmam gerekiyor. Bunu sadece sözle yapamıyorsun.
Ben tiyatroyu çok seviyorum ve tiyatro yapınca eve mutlu gidiyorum, mutlu uyuyorum. Tiyatro beni motive ediyor, enerjim yerine geliyor.
TEK BAŞINALIK BAŞTA ZOR GELDİ
Başta zor geliyordu ama bunun avantaja çevrilecek yanlarını buldum.
Müziği, ışık tasarımını; partnerlerimin yerine koyduğum birimler olarak gördüm.
Onlarla paslaşıyormuşum gibi kendime bir matematik oturtmaya çalıştım. Oynadıkça bunun keyifli olduğunu görüyorum. Tek başına bir oyunu götürebilmek ve bunun seyirciye geçtiğini görmek çok güzel.
Hepimiz çok yalnızlaştırılıyoruz.
Kendini sistemin dışında bulmuş, aşklar yaşamış, evi-ailesi olan bir insanken, şu an hiçbirine sahip olmayan bir adamın hikayesini anlatıyoruz.
Adamın bunlara dair biriktirdiği hikayeleri var ama bunları anlatacak kimsesi yok. Üzeri sırılsıklam ama üzerini değiştirecek odası, başını sokacak evi yok. Dünyada bu şekilde yaşayan milyonlarca insan var.
Senin benim gibi bir adamın yalnızlığını anlatıyoruz.
Oluyor tabii ki. Çok karmaşık zamanlardan geçiyoruz. Değişime ayak uydurmak zor oluyor bazen. Ben bu ülkeyi çok seviyorum ve kendimi burada iyi hissediyorum ama öyle anlar, durumlar oluyor ki çok kötü hissedebiliyorsun kendini... Ama bu noktada kaçıp gitmeyi ve kendimi başka yerde iyi hissetmeyi seçmiyorum.
Oyunda da dediğim gibi; "Burası benim evim." Ben evimde duracağım ve her zamanki gibi evimin güzel olması için elimden gelen ne varsa yapmaya devam edeceğim.
Bu iş ciddi sorumlulukları olan, disiplin gerektiren bir meslek. Dışarıdan göründüğü gibi, yazıldığı gibi sadece sokaklarda gezen, eğlenen insanlar değiliz biz. Çok ciddi bir eğitimden geçtik. Dört-beş sene boyunca sabahın 09.00'undan gece 24.00'e kadar okulda yatıp kalktık. Son sene okulda yattım, eve gitmedim. Ranzalarda, sahnede uyudum. Bu sadece benim özelim değil; sanat eğitimi zordur. O eğitim insanın hem fiziğini, hem ruhunu yorar ve hiçbir zaman bitmez. O yüzden kendimize bakmak zorundayız. Sabah sporunu yapan, çörekotu yağı ve bitki çayı içen, oyundan üç saat önce gidip ısınan insanlarız.
Çok ciddi sporcu sağlığı ve disiplini isteyen bir mesleğimiz var. Çoğu oyuncu da öyle yaşıyor. O yüzden bu tempoyu sürdürebiliyoruz.
KENDİNİ KORUDUKÇA AŞIK OLAMIYORSUN
Siz öyle bir durum yaşadınız mı?
Herkes yaşamıştır böyle bir şey.
Ben de tabii ki yaşadım. Bundan gocunacak bir şey yok. Ben ikili ilişkilerimde duyguları önde biriyim. Birisi 'Seni sevmiyorum' deyip gidiyorsa, kendini dünyanın en çaresiz insanı gibi hissedersin. Kendini sevdirmek için yaptığın hiçbir şey işe yaramaz.
Büyüdükçe, bir önceki aşkında acı çektiysen, bir sonrakinde daha çok savunmaya geçiyor ve kendini koruyorsun.
Korudukça zaten aşık olamıyorsun.
Herkes öyle olmuyor mu?
Hayır, hayatın bütünüyle ilgili korkmamaya çalışıyorum. İşte bu yüzden tiyatro yapıyorum, spor yapıyorum.
Başıma gelecek her şeye hazır bekliyorum.
MAGAZİN FİGÜRÜ DEĞİLİM
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.