Senenin en kasvetli, en kişiliksiz ayı da bitti.
Hiç sevmem şu Kasım ayını; sonbahar desen değil, kış desen değil; öyle ortada, arada kalmış şahsiyeti eksik bir ay.
Şimdi en oyuncaklı, en eğlenceli zaman dilimi geliyor; yaşasın Aralık ayı ve yılbaşı telaşı!
Ben genelde herhangi bir hazırlık yapmasam ve sadece tarih değişiyor diye şamata yapmayı zaman zaman anlamsız bulsam da, çevremdeki cümbüşü izlemeyi seviyorum.
Sokakların rengarenk görüntüsünü, ışıltılı vitrinleri, eşe dosta ufak tefek hediye seçmeyi, yılbaşı akşamı tüm sevdiğim arkadaşlarımı bir arada görecek olmayı heyecanla bekliyorum.
O gece benim evimde toplanılsın, senenin ilk gününe şenlikle, bereketle, kahkahayla, şahane bir enerjiyle girilsin istiyorum.
O enerji, evin dört bir köşesine sinsin ve beni bütün sene idare etsin.
Bir de sanırım yaşlandıkça kış insanı olmaya başladım.
Yaz bende artık büyük sıkıntı, stres ve derin bir melankoli yaratıyor.
O yüzden yaşasın kış!
Bu arada haydi ilk soru benden gelsin: Ee yılbaşında ne yapıyorsunuz?