Haşmet'in (Babaoğlu) Pazar Notları'nın tiryakisiyim. Bu Pazar yazısını şu notla açmış Haşmet: 'Hiçbir devrim mutlu sonla bitmiyor! Berlin Duvarı'nın yıkılmasının üzerinden 20 yıl geçti. Tablo şu: Der Spiegel'in araştırmasına göre; Almanlar'ın yüzde 57'si eski Doğu Almanya'nın iyi taraflarının, kötü taraflarından daha fazla olduğuna inanıyormuş... Şimdi anlaşılıyor ki, sosyalist devrimler gibi sosyalizmin 'devriliş' de mutluluk getirmedi! Hep böyle değil mi? Devrim hem büyük bir rüya hem de büyük bir altüst oluş!...' Ben de diyorum ki, hayatın hiçbir yerinde devrim insanı mutlu etmiyor. Evlilik de bir devrim, boşanmak da, yeni iş de, aşk da... Bünye hep bir devrim istiyor, devrim için yanıp tutuşuyor, eldekiyle mutlu olmuyor, devrimin heyecanından göz gözü görmüyor ama devrim mutluluk getirmiyor. Mutluluğu, yavaş yavaş yürüyen şeyler hayatımıza getiriyor ancak insan işte, yavaşta heyecan olmadığı için insan mutlu olduğunu fark edemiyor. Iskalıyor da ıskalıyor, kaçırıyor da kaçırıyor... Aslında hayatımızdan devrimciliği çıkarmak gerekiyor.