Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Öpme, içme, gezme demokrasisi

Şimdi bunun adı demokrasi değil mi? Herkes eşit hakka sahipti hani? Ama benim gördüğüm ve anladığım şu; başımıza gelen ne varsa 'demokrasi' adı altında geliyor. Çünkü bu bildiğiniz, öğrendiğiniz demokrasi değil. Bu; Türkiye demokrasisi. Her şeyde olduğu gibi 'demokrasi' de yurduma göre düzenleniyor işte. Hem de uzun zamandır. Misal onlar istedikleri yerde istedikleri kıyafetle gezebiliyorlar, istedikleri ya da inandıkları için başlarını örtebiliyorlar, diyelim istedikleri kostümlerle denize girebiliyorlar.

BALONDAN PANİKÇİ
Ben saygılarımdan bir demet sunuyorum. İnançları ve tercihleri karşısında eğiliyorum. Hiçbir şekilde onlara rahatsızlık vermemeye özen gösteriyorum. Benden farklı düşünenleri, farklı yaşayanları, hayata farklı bakanları sevgiyle selamlıyorum. Onları temsil eden gazetelere, dergilere, televizyon kanallarına, radyolara 'olmalı' diye kafa sallıyorum. Ama bazıları benim hayatıma engel olmak için elinden geleni yapıyor. Artık 24 saat engelli atlama gibi bizimkisi. Diyelim ben şehrimin her mahallesine gidemiyorum. Ben şehrimin her yerinde istediğim kıyafetle gezemiyorum. Ben sürekli bazı gözler tarafından süzülüyorum. Benim haklarım resmen elimden alınmış. Nişantaşı, Bebek, Cihangir, Etiler, Levent, Bağdat Caddesi dışında ben özgürce, ben olamıyorum. Olursam eğer ille de başıma bir iş geliyor. Korkuyorum. Dört bir yanda görünmeyen levhalar asılı sanki 'Şortla gezilmez', 'El ele tutuşulmaz', 'Öpüşülmez', 'İçki içilmez', 'Hava karardıktan sonra kız kıza dolaşılmaz' gibisine... Şimdi kimse beni kalkıp balondan panikçi ilan etmesin. Maalesef bu gerçek. Ben ona karışmıyorum ama o bana fena halde karışıyor. Bazıları benden ve benim gibilerden nefret ediyor. Çoluğa çocuğa karışıp, bacağımı kırıp evimde oturmamı, gıkımı çıkartmamamı istiyor. Onlara gelince adı 'demokrasi' oluyor, bana gelince ben 'ar damarı çatlamış'. Ben onlara "Haydi gelin beraber yaşayalım" diyorum, onlar bana "Ya bana uyarsın ya da sopayı yersin" çekiyor. Güvenim kalmıyor, sözlere inanasım gelmiyor artık. Hikayedeki salak benim galiba.

UYAN ARTIK UYAN
Alın işte İstanbul Tophane'deki sanat galerilerinde yaşananlar... Dört serginin açılışını sopayla biber gazıyla basanlar. Neymiş? Sergi açılışında içki içiliyormuş, içilemezmiş. Sanat için buluşanlar dehşet yaşıyorlar. Kimisi hastanelik oluyor. Ne için? İçki içtikleri ve sanatı sevdikleri için... Haberi duyduğum anda içim yanıyor. Hiç de 'ılımlı' bakamıyorum. Parkta öpüşen çiftlerden, mahallesinde şortla gezenlerden sonra sıra sanata geldi. Bakalım gelecek programda ne var? Üzüntümün tarifi yok. Bu durumun değişeceğine inancım var mı? O da yok. Suçlular cezalandırılacak mı? Bilinmez. Yazıyı yazarken iTunes'dan Mor ve Ötesi söylüyor bana; 'Uyan artık uyan, uyan dostum uyan, karanlık uykundan'... Tesadüf mü?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA