Dikkat dikkat! Bu bir paranoyak aktivite değildir. Bu başınıza gelmesi pek mümkün bir durumdur. Birazcık şüphe, birazcık güvensizlik, birazcık merak yeterlidir. Evinizde, ofisinizde, kafede salata tırtıklarken hatta uyurken bile izlenebilirsiniz, dinlenebilirsiniz. Hem de en yakınlarınız tarafından. In ın ın ın ın ınnnnn... Demedi demeyin, Ayşe'yi dinleyin. Aman! O anlamda değil! Zaten paranoyaya eğilimim var, üstüme gelmeyin! Gördünüz mü bu iş beni nasıl da gerdi, üstüme gelen yokken bile ben birilerinin üstüme geldiğini zannedebiliyorum. Allah'ım çıldırmış olabilir miyim acaba? Neyse, konuya döneyim. Efendim, internette tespit etmiş bulunmaktayım. Üç kuruş paraya casusluk yapabiliyorsunuz. Misal 80 TL'lik Bvlgari çakması bir saati 'yanlışlıkla' arkadaşınızın, sevgilinizin evinde bırakıp ertesi gün almaya gittiğinizde şakır şakır hakkınızda neler konuşulduğunu öğrenebilirsiniz. Araba anahtarlıkları mı istersiniz, görüntülü kayıt yapan duvar saatleri mi, kalemler mi, kültablaları mı, çakmaklar mı, gözlükler mi, Mona Lisa tablo mu (zaten onun bakışlarından bir pislik olduğunu hep sezmişimdir)... Aklınıza gelmeyecek çeşit çeşit eşyalara eklemişler kameraları, ses kayıt cihazlarını. 007 artık bizim de ömrümüzü yiyebilir. Ettiğin lafa, yaptığın eyleme 'dikkat dikkat!' dönemidir.
GİZLİNİZİ SAKLINIZI GÖMÜN!
Dedim ya, karşınızdakinin biraz şüpheci olması yeterlidir. Ismarlar internetten cihazı, unutuverir diyelim iş toplantısının ortasında tuvalete giderken, alır bilgileri kullanır çıkarına. Ya da eşin yerleştiriverir arabana, ofisine, yakalar seni muhabbette olduğun öbür kadınla. İhtimalleri birazcık da siz düşünün canım. Hangimizin sırrı, hangimizin gizli konuşmaları, arkadan kusmaları, planları yok ki. Valla demedi demeyin, beni dinleyin. Hayııır! Dinlemeyin. Bak ellerim titremeye başladı. Anladınız işte.