‘En güçlü kadının bile sevgiye ihtiyacı vardır’
Seda Akgül'ü arıyorum, ilk sorum belli...
Süreci uzatmak, kendime saygımı yitirmeme neden olacaktı. Hiç kimse mutsuz olduğu evliliği sürdürmemeli.
Hayır asla. Bazen bırakıp gitmeyi başarabilmek de bir sınavdır. İnsanlar dayanmanın sınav ve başarı olduğunu zannediyor; hayır bazen gitmektir esas cesaret gerektiren.
Biz paylaşamadık, beraber yaşamayı başaramadık, birbirimizi anlayamadık. Devam etse iki kişilik yalnızlık olacaktı, her gün kendimi yalnız hissettim. Tek başına olurum daha iyi dedim. Yine de hayatının devamında mutlu olmasını dilerim.
Aşk evliliğinde mantık devreden çıkıyor.
Erkek senin güçlü olmanı kaldıramıyor.
Açıklarını buluyor. Kusurlarını alıp karşına geçiyor, rakip oluyor. Bir yıl flörtte anlamıştım aslında ama o dönem işsizdim, çalışmıyordum, ruhen zayıftım, onun beni hırpalamalarına daha az aldırıyordum. O zaman işsizlik, kilo, köpeğimin ölmesi, annemin hastalığı gibi sıkıntılarla uğraşıyordum.
Benimkisi bile bile lades.
Çalışan kadınlar olarak buralara tırnaklarımızla geldik. Ona muhtaç değilsin, ona bağımlı değilsin diye ilgisiz davranmak bazı erkeklerin taktiği. Oysa en güçlü kadının bile sevgiye ihtiyacı var. Bana, "Sen bana hiç bir zaman sevgiye ihtiyacın olduğunu belli etmedin" dedi. Yahu ben arkamda erkek istemiyorum, karşımda da istemiyorum; yanımda istiyorum. Aşk rekabet değildir.
İlgisiz, sorumsuz, şefkatsiz davranmak.
Duygusal şiddet bu. Varlığımı yok saymak.
Mesela benim zayıflamamı isteyen eşim, zayıfladıktan sonra ne kadar çirkin olduğumu söylemeye başladı, inanabiliyor musun?
Şimdi beni kadın gibi hissettirmiyorsa, eziyorsa ben bu insanın elini nasıl tutabilirim, nasıl onunla olabilirim?
Kendimi tedavi edeceğim önce. Kendimizi değiştirmezsek, karşımıza çıkan insanların türü de değişmiyor. Yaşadıklarımdan onu sorumlu tutmuyorum. Seçimlerimde daha dikkatli olacağım ve çok verici olmayacağım.
Asla ilişkiden ve evlilikten soğumadım; sevmekten vazgeçersek hayattan vazgeçeriz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.