Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Sürekli abone oluyoruz!

Dizi ve film platformu Netflix, abonelik ücretlerine yine zam yaptı. Bu seferki zam oranı yüzde 50.
Böylece Netflix'in fiyatı Türkiye'de önemli derecede yükselmiş oldu.
Klasik küresel marka politikasıyla karşı karşıyayız. Önce düşük abonelik ücretiyle geniş kitlelere ulaş, alışkanlık yarat sonra da zam üstüne zam yap!
"Ülkede neye zam gelmiyor ki" diyebilirsiniz.
Öte yandan başta Netflix olmak üzere birçok platformda içerik kalitesinde büyük düşüş var.
Bir de üstüne zamlar gelince sosyal medyada birçok insan "Aboneliğimi iptal edeceğim" diyor.
Bazıları da "Bir hamburger parası, iptal etmeye gerek yok" diyor.
Peki, ayda kaç hamburger parasına abonelik ücreti ödediğinizin farkında mısınız?
Elektrik, su vs. faturalarından bahsetmiyorum.
Müzik dinlemek, film-dizi izlemek, spor karşılaşmalarını takip etmek, kitap okumak- dinlemek, dergi okumak, fotoğraf saklamak, online oyun vs. birçok aktivite için farklı farklı şirketlere abone oluyoruz.
YouTube'da reklam izlememek, Spotify'da reklam dinlememek için bile abonelik ücreti ödemek zorundayız! Oysa başta bu hizmetler reklamsız veriliyordu! Şirketler reklam verenden reklam parası alıp izleyiciden de reklam izlememe parası alıyorlar! Ve sürekli yeni abonelikler üretiyorlar!
Oysa bu saydıklarımızın çoğuna eskiden para vermiyorduk. Birçoğu internette hâlâ ücretsiz.



FARKINDA DEĞİLİZ!
Bir platform için ayda 100 lira ödemek ucuz geliyor ve yıllık toplam ücreti hiç düşünmüyoruz. Oysa yılda 1200 TL ediyor.
Kaç aboneliğiniz var bir sayın isterseniz! Abonelik ücretleri kredi kartlarından her ay otomatik kesildiği için de yılda aboneliklere toplamda ne kadar ödediğimizi de fark etmiyoruz!
Bir platforma, uygulamaya abone olunca insanlar kendini elit ve kaliteli hissediyor! Ya da bir arkadaşınız size "A sen buna üye değil misin?" dememesi için abone oluyorsunuz!
Sürekli bir şeylere abone oluyoruz. Çünkü sürekli yeni abonelik ihtiyaçları üretmek kapitalizmin yeni buluşu ve bu yöntem şirketlere çok para kazandırıyor.
Ayın 10'unda maaşın bitmesinin bir nedeni de ne ödediğimizin farkında olmadığımız abonelikler!

***


DETONE OLDU MU?
Bir Tek Ben Anlarım', 'Pop Star' gibi başarılı şarkılarıyla ilgi odağı olan Köfn grubu, giyim tarzları ve klipleriyle de dikkat çekiyorlar.
Grubun solisti Salman Tin geçenlerde Berkay'ın sahnesine konuk oldu ve 'Bir Tek Ben Anlarım' şarkısına giriş yaparken detone olunca sosyal medyada çok tartışıldı.



Bir seyircinin çektiği video Salman'ın detone olduktan sonra 'girişin kendi tonundan olmadığını' söyleyerek orkestraya döndüğü için "Sesin detone, orkestranın suçu ne?" diyenler bile oldu.
Halbuki orkestra, şarkıcının tonunda çalmazsa her şarkıcı detone olabilir.
Normalde orkestra, şarkıdan önce bir enstrümanla ses vermesi gerekiyor soliste. Videodan anladığım kadarıyla bu yapılmamış.
Aslında başkasının sahneye davet edildiğinizde daha önce çalışmadığın bir orkestra ile hemen şarkıya girmek zor iş!
Özetle Salman eleştirilmeyi hak etmiyor.

***


MARKET ZİNCİRİNDE RAPOR KRİZİ
Üç harfli bir market zinciri, çalışanlarının sık "iş göremezlik" raporu aldığı gerekçesiyle Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü'ne şikayette bulundu. Şirket, bazı çalışanlarının hasta olmamalarına rağmen keyfi olarak Balıkesir'de bazı hastanelerden ve aile hekimlerinden sürekli iş göremezlik raporu aldıklarını iddia ediyor.



Eğer birçok çalışan hasta olmadıkları halde sürekli rapor alıyorlarsa ortada bir sorun var demektir. Ama şirketin yaptığı açıklamadan sanki Balıkesir'de birden fazla hastane ve aile hekimliğinde çalışanlara gereksiz yere rapor verildiği anlamı çıkıyor.
Böyle bir şey olabilir mi? Bazı doktorlar sürekli gereksiz yere rapor yazıp niye kendilerini riske atsınlar? Ben bu açıklamadan "Doktorlarınıza söyleyin bizim çalışanlara zırt pırt rapor yazmasınlar" mesajı çıkardım.
Bir şirkette, iş yerinde sorun varsa önce çalışanların dertleri dinlenir. Sorun içerde çözülür! Bir de iş tarafını dinlemek lazım! Belki de sorunun kaynağı az elemanla çok iş yaptırma modeli olabilir.
Alışverişe gidenler, market çalışanlarının yoğun bir tempo içerisinde çalıştıklarını görüyor. Bazen nefes almaya fırsatları olmuyor. Kasaya bakan kişi, müşteri olmadığında rafları düzenliyor, yerleri siliyor, kamyonetten gelen malı indiriyor vs. Market çalışanların hep az elemanla çok iş yaptıklarından şikayetçiler. Bazı müşteriler de en küçük beklemede, eksiklikte hemen market çalışanlarına çemkiriyor. Fiyatlardaki artışta bile market çalışanlarını suçlayanlar var. Hiç dile getirilmiyor ama marketlerin çalışma şartları ve temposu çok ağır!

***


HANIMCILIK KAZANACAK!
Ünlü yemek eleştirmeni Vedat Milor, sosyal medya paylaşımlarında zaman zaman eşine iltifatlar eder ve bunu zekice ve zarif bir şekilde yapar.
Örneğin önceki gün eşiyle olan pozunu "Prof. Dr. Linda Milor ve ben." diye paylaştı. Zarif ve etkileyici bir paylaşım değil mi?
Alfa erkekler hep Milor gibi 'beta' erkeklerin yanlış yolda olduklarını söylerler.
Beta erkekler de "Hanımcılık kazanacak" der.



Aslında Alfa erkekler bir konuda yanılıyor. Hanımcı olmak beta erkek olmak değildir.
Tarihteki en alfa erkek; en büyük imparatorluğu kuran Cengiz Han'dır.
Alfa erkeğin kralı Cengiz Han da bir hanımcıydı.
Hatta 'hanımcı' tanımının Cengiz Han'dan geldiği rivayet edilir.
Cengiz Han bir gün çevre hanları toplantıya çağırır. Yanında eşi Börte vardır. Gelenek gereği hanlar kendilerini tanıtırlar. Sıra Cengiz Han'a gelir. "Ben hepinizin hanı Cengiz Han'ım. Bu da benim Han'ım Börte" der. Hanım sözcüğü o günden bugüne böyle gelir.

***


Altyazı
"Büyüdükten sonra ölmek biraz sorun yaratıyor. Olan olmuştur artık. Çok geç." (True Detective)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA