Uğur Uludağ tiyatro dünyasının en sıradışı ve yaratıcı yazarlarından bana göre. Çok genç, çok yenilikçi, çok komik, çok güncel oyunlara imza atıyor. Bakarsanız, tiyatrosunun isminden bile anlarsınız: E.S.E.K! (Espri Standartları Enstitüsü Kurumu) Oyunlarının hiçbirini kaçırmıyorum. Geçen çarşamba da 'Sen Olmasaydın' isimli oyunlarını izledim. Kahkahalarla güldüm, diyaloglara bayıldım, çok eğlendim. Ki, birkaç yıl önce aynı oyunu Nurgül Yeşilçay-Cem Özer çifti sahnelediğinde de izlememe rağmen! Bu kez onların yerini Yosi Mizrahi-Yağmur Kaşifoğlu almış. Bir çiftin, bir ilişkinin nasıl raydan çıktığını anlatıyorlar, özetle! Aldatıldığı şüphesiyle kapıdan girer girmez 'Söyle, nerede o kadın?' diyen; tipik şüpheci bir kadın. Kadının hezeyanlarını, sorunlarını, güvensizliğini anlayamayan bir erkek. Sahnenin bir tarafından girip öbür tarafından çıkıp ilişkilerini sorguluyorlar; aldatma üzerine tartışıyorlar, sonunda birbirlerini anlamak için rolleri bile değiştiriyorlar. Kadın, erkek olup onun yerine geçiyor, erkek de kadın... Ki o anda Yosi Mizrahi'yi gecelikli, bacakları ortada bir kadın kılığında izlemek hayli eğlenceli oluyor. Bacaklar sütun gibi maşallah! 'Gençken, okuldayken nasıldık?' diyorlar, o günleri canlandırıyorlar. 'Yaşlanınca nasıl oluruz acaba?' diyorlar, yaşlı kılığına giriyorlar. 'Entel bir çift olsaydık birbirimizi anlar mıydık?' sorusuna geldiklerinde hepten saldım... Kadın en sonunda, "Düşünen adam isteseydim Hıncal Uluç'la evlenirdim" demez mi! O anda salon kahkahadan yıkılıyor çünkü hemen yanı başımda oturan Hıncal Uluç da o meşhur kahkahasını patlatıyor! Sıkı bir hesaplaşma yani. Herkesin kendi cinsinden, kadın ya da erkek olmaktan ne anladığıyla ilgili sıkı bir söylev! Uğur Uludağ döktürüyor... Yosi Mizrahi ise müthiş bir performans sergiliyor kesinlikle.