Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Somut sonuç arayışı

Konuşmaya gelince herkese pek bir realist. Ama biraz içine girince bu tür konuşmaların çoğunun içi boş ezberlerden ibaret olduğunu görürsünüz. Herkes kendi inandığını gerçeklik sanıyor. Halbuki kast edilen gerçekçilik böylesi pespaye böylesi ucuz bir yaklaşım değildir. Akademik olarak en sağlam bakış açılarından biridir. Kafanıza göre kavramlarla ilişkilendiremezsiniz. Kendi iç bütünlüğü ve mantığı vardır.
Uzun uzun burada tarif edecek değilim. Ama basitçe şunu söyleyebilirim. Gerçekçilik ve onunla ilişkilendirilebilecek reelpolitik strateji her şeyden önce materyal faktörlere ve somut çıktılara bakar. Kültür, toplum, prestij, itibar, yumuşak güç gibi kavramları bilerek dışlar. Bunların etkisinin somut olgulara oranla çok düşük olacağı ve bu nedenle göz ardı edilmesi gerektiğini savunur. Önemli olanın askeri güç ve onun sayesinde elde edilecek somut siyasi fayda olduğunu düşünür. Dahası reelpolitik mantık bunun dışındakilerin tehlikeli yollar olduğunda ısrar eder.
Mesela prestij arayışı bunların başında gelir. Bir ülke eğer dış politikasını şişirilmiş bir prestij arayışına dayandıracak olursa hem somut olarak kazanç sağlayamaz hem de rakiplerini provoke eder. Hiçbir şey kazanmadan düşman kazanmış olur. Bu tür dış politika takip eden ülkeler çok çalışkan görünür. Ama sürekli patinaj yaptıklarından altlarındaki zeminleri çökertirler. Boş teneke gibi gereksiz ses yapar ve düşman üretir. Bu nedenle reelpolitik mantığa göre devletler en az gürültüyü yaparak en çok işi üretmelidir.
Türkiye'nin son dönemde attığı adımlar bunun en güzel örneği. Diplomatik araçlar sonuna kadar kullanıldı. Ama sonuç vermediği andan itibaren Türkiye'nin elindeki imkanlara uygun olarak askeri operasyon başlatıldı. Bu adım atılırken dünya siyasetinin tüm yapısal özellikleri ele alındı. Amerika'nın askeri çekilmesinin sistem içinde güç boşlukları doğurduğu keşfedildi. Zorlandığı takdirde Amerika'nın ekonomik yaptırım gibi tehditler dışında bir adım atamadığı anlaşıldı. Ancak bunu da abartmamak lazım. Türkiye operasyonu yaparken bile etrafını kollamaya devam etti. İhtiyatı elden bırakmadı. Rusya ve ABD ile irtibat hiç kesilmedi. Görüşme tekliflerinin hepsi kabul edildi. Askerin önü açıldıkça açıldı. Şimdi tekrar yürüyebilir asker. Fırat Kalkanı da Zeytin Dalı da Barış Pınarı da aynı yöntemi izledi.
Meseleyi daha iyi anlamak istiyorsanız tarihten Bismarck örneğine bakabilirsiniz. Bismarck önce Avusturya ile beraber Danimarka'yı bölüştü. Sonra Avusturya'yı yedi haftada askeri olarak devirdi ama Viyana'ya yürümedi. Fransa'yı tedirgin etmek istemedi. O sırada Fransa'da kendine prestij inşa etmekle meşgul olan küçük Napolyon bu somut kazançları hiç anlamadı. Dört yıl sonra Bismarck onu da ezince artık vakit çok geçti. Almanya Avrupa'nın en büyük gücü olmuştu.
İşte reelpolitik budur. Bulduğu boşluğa akar. Boş kabadayılık yapmaz. Düşman biriktirmez. Somut kazançlarını yavaş yavaş üretir.
Ha bir de Bismarck'ı küçümsemeye kalkan cahiller var. Onları ciddiye almayın. Üç tane reelpolitik örneği ver desen dilleri tutulur. Veremezler. Bırakın konuşsunlar. Biz işimize bakalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA