* Partilerin kapatılmasına karşıyım ama, hukukun üstünlüğüne saygılı davranmalıyız; dava sürecinde anayasa değişikliği yapılmaz; mevcut hukuk düzeni içinde Anayasa Mahkemesi kararı beklenmelidir.
* Parti kapatmaya karşıyım ama, rejimin temel değerleriyle kavgaya girerek, işi bu noktaya getiren AK Parti'dir.
* Başörtülüler üniversiteye elbette girsin ama, sanki Türkiye'nin başka bir sorunu yokmuş gibi niçin hep türbanı tartışıyoruz; ülkeyi neden türban kavgasına kilitliyorsunuz; 22 Temmuz'da Tayyip Erdoğan herkesin başbakanı olduğunu söylemişti. Sadece % 47'nin değil, % 53'ün de isteklerine göre davranmalı, uzlaşma aramalıydı.
* Başörtülü kızlar üniversiteye girsin girmesine ama, sonra nerede çalışacaklar? Bu defa da o istikamette baskılar başlamaz mı? Doktor olmak, avukat olmak, öğretmen olmak istemezler mi? Başörtülü kızlar girsin üniversiteye ama, ya "mahalle baskısı" diğerlerinin de örtünmesine yol açarsa?
* Ben demokrasiden yanayım ama, bu bidon kafalılar, göbeğini kaşıyan adamlar, eğitimsiz çobanlar, gidip hep AK Parti'ye oy veriyor. Bu kadar da eşitlik olmaz ki!
* Ben elbette AB üyesi olsun isterim Türkiye. Ama, onlar, bizi almaz ki! Hem onların niyeti, Türkiye'yi bölmek; Kıbrıs'ta taviz kopartmak.

Ve sorular
1) Anayasa Mahkemesi'nin bütün üyeleri Özal tarafından atanmış olsaydı, AK Parti'nin yeminli düşmanları, hukukun üstünlüğünü bu derece savunur muydu? Muhtemelen sonuç alınmayacağını bildiği için, Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya dava bile açmazdı.
2) Türban kavgası olmaması için, niçin yasak sürsün? Kızların özgür kalması da, kavgayı sonuçlandırmaz mı?
3) Uzlaşma nedir? Çoğunluğun azınlığa tâbi olması mı? Parlamentodan 411 oyla geçen bir düzenlemenin, kimi insan endişe duyuyor diye, hâkimlere takılması mı?
4) Demokraside, halkın sağduyusuna inanmak esastır. Milleti değiştirmek yerine, zihniyetinizi değiştirmek niçin aklınıza gelmiyor?
5) AB bizi bölmek niyetindeyse, neden gelmiş geçmiş bütün Türk hükûmetleri bu teşkilâta üye olma sevdasından vazgeçmedi?