Ölen de, öldüren de bizden

Muhalefet, "Açılım sona erdi" havasında. Çünkü DTP ile AK Parti'nin arası açılmış, işbirliği bozulmuş, bundan dolayı atılan adımlar terörü önleme hususunda fayda sağlayamazmış... Bir şey gözden kaçırılıyor. Elbette DTP ile istişare edilecek, görüş alışverişinde bulunulacak; hatta el altından Öcalan bile yoklanabilir. Ama bu demokratik adımlarda esas muhatap halkın kendisi; Kürt kökenli vatandaşlarımız.
PKK terörü, 12 Eylül döneminde, Diyarbakır hapishanesinde yapılan işkencelerden tutun da, anadilde konuşmayı yasaklayan anayasa maddesine kadar, birçok haksızlık üzerinden taban buldu; güçlendi. Oysa artık Olağanüstü Hal kalktı, faili meçhul cinayetlerin üzerine gidiliyor, yapılan haksızlar sergileniyor ve suçlular muhakeme ediliyor. Elbette serbestçe Kürtçe konuşuluyor, Kürt dilinin öğretilmesi yolunda adımlar atılıyor. İnkârcılık sona erdi. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da söylediği gibi, hedef halkın terör örgütüyle gönül bağını kopartmak. Bu yüzden, açılım devam etmeli diyoruz. Çünkü "kapanmanın" sonucu, terörün sürmesi ve yeni şehitler verilmesi. Türkiye'de her şey güllük gülistanlıktı ve birdenbire iktidar "Biraz da açılımı deneyelim" demedi. Zaten, "Açılım" sürecinde güvenlik tedbirleri rafa kaldırılmıyor. Bunun yanı sıra, halkı rahatlatacak, vatanına bağlılığını pekiştirecek sosyal, kültürel ve ekonomik adımlar atılıyor.
Tokat'ta pusuya düşürülen 7 askerden, şehit Jandarma er Cengiz Sarıbaş'ın amcası Salim Sarıbaş, "Artık bu anlamsız savaş sona ermeli, daha ne Cengizler gider, giden geri gelmiyor" diyerek, şu mesajı veriyor: "Savaşı yapanlar da, ölenler de, kurşun sıkanlar da bu ülkenin çocukları. Demokratik açılıma tam destek veriyorum. Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal elini taşın altına koysun. Bu terörü birlikte bitirmemiz lâzım." (Radikal-9 Aralık 2009)
Yeni şehitler verilmesin diye açılım devam etmeli.