Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Ortadoğu'da yanlış aramak

Ben üniversiteden inşaat mühendisi olarak mezun olup iktisat mastırı yapmaya başladığımda, 1980'lerin başı, hâlâ büyüme ve kalkınma ekonomileri revaçtaydı. Harıl harıl Latin Amerika (iktisat) tarihi okurduk ve ortada dolaşan, bilmem kaç bin doların altında gelir seviyesi tutturamamış uluslarda demokrasinin yaşayamayacağına dönük saçma sapan teorilerle boğuşurduk. Ortadoğu'nun farkında bile değildik. Ama Doğu'nun, Batı'dan farklı bir ekonomik ve sosyal yapıya sahip olduğunu, bu özelliklerinin onda kapitalizmin ve demokrasinin gelişmesini engellediğini görürdük.
Şimdi, OD ve Kuzey Afrika'da art arda olaylar meydana gelince bunları anımsadım. Dahası şu sıralar elimde henüz yayınlanmış değerli bir kitap var. Duke Üniversitesi profesörlerinden Timur Kuran'ın The Long Divergence (Uzun Ayrılık- diyelim). Tartışmalı bir kitap olduğu/olacağı kesin bu çalışmanın.
Kuran, OD'nin ekonomik bakımdan geri kalmışlığını, İslam hukukuna, onun kurumlarına bağlıyor. Bu yapının, başta özel sermaye birikimi olmak üzere modern ekonominin en önemli mekanizmalarını engellediğini belirtiyor. Bölgenin geçirdiği dönüşümün, söz konusu yapı devam ettiği için, başarısız olduğunu vurguluyor. Her ne kadar kurumlar oluşturulsa da yapı değişmediği için gelişme/ modernleşme/ ekonomik kalkınma aşısının tutmadığını öne sürüyor.
Ben bu teze katılmam. Zaten başta belirttiğim gibi klasiktir bu tez. Kuran, büyük bir uzman ve getirdiği argümanlar elbette çok güçlü. Konunun tarihsel ve İslam hukukunu ilgilendiren yanı hakkında ben bir şey söyleyemem. Fakat zihinsel donanımım ve entelektüel tercihim sorunun ve çözümünün daha farklı noktalarda aranması gerektiğini düşündürüyor bana. Özellikle de 19. yüzyıl yenileşme hareketleri sonrasındaki OD hakkında...
Demokrasinin şu veya bu biçimde yerleştirilmesi halinde OD'nin bugün hiç de sahip olduğu kısıtlamaları yaşamayacağı kanısındayım. Kuran ise bütün meseleyi kapitalizmin oluşmamasına bağlıyor. Oysa, 1. ve 2. Dünya Savaşı sonrasında emperyalizmin, atını daha rahat oynatmak için, OD'ye teker teker diktatörleri yerleştirmemesi halinde, mesela Hindistan'da olduğu gibi bir demokrasi kurma çabasına girmesi halinde bugün aynı OD'yi mi bulacaktık karşımızda?
Kabul ediyorum, henüz kabile düzeyinde olan, feodal gelişmesini bile tamamlayamamış bir coğrafyada demokrasi işletmek nasıl olacaktı, sorusu yerindedir ama OD'yi bu berbat kadere iten iki önemli unsuru unutmamak gerek. Bunların ilki, Batı'nın bir türlü doymayan aç gözünü diktiği petrol ve onu temin edebilmek için en kolay manipüle edeceği diktatörlerle kurduğu berbat ilişkilerdir, ikincisi, İsrail'in kurulmasından sonra İslam OD'sinin gözden çıkarılmasıdır. Denebilir ki, o toplumlar aşsaydı diktatoryaları... Kolay değildi, belki Kuran'ın iddiaları bu noktada önemlidir, yani geleneksel yapılar kapitalizmin doğuşunu geciktirmiştir ama gene de Batı'nın demokrasi "olmasın" diye harcadığı emeği göz ardı etmeyelim. İkincisi, eh işte, sonunda oldu.
Yani, işin özü, atla arabanın yer değiştirmesidir. At daima demokrasi, açıklık, saydamlık ve toplumun kendi iradesiyle örgütlenebilmesidir. Kamuoyunun oluşmadığı ve toplumun siyasal iktidarı özgür iradesiyle tayin edemediği her ülkede ekonomi geri kalacaktır. Demokrasi ekonominin değil ekonomi demokrasinin bir bağıl değişkenidir. Örneği Türkiye'den verelim. Kuran'ın kitabının hemen başında yer alan BM Gelişme Programı'nın yayınladığı 2007-8 tarihli İnsani Gelişme Raporu var. İnsani Gelişme İndeksi'yle bakarsanız OD'nin ortalaması O.73. (22 ülkeden oluşan Arap Ligi'nde bu oran 0.70). Türkiye'de 0.81; Türkiye hariç OECD'de 0.94, Çin'de 0.78, Hindistan'da 0.61, Arap ülkeleri dışında kalan Afrika Birliği'nde 0.49.
Sadece bu bile söylediklerimi yeterince kanıtlamıyor mu? Hatta bir adım ileri gidip, Avrupa'nın ve ABD'nin son on yılda Türkiye'den başlayarak etrafa yayılan değişim dalgasını görmediğini söylemek kabil mi? Oysa ABD ve AB bu gelişmeleri hiçe sayıp diktatorya manipülasyonuyla devam etmeyi bir marifet kabul etti. Demokrasiyi erteledikçe ertelediler. Mübarek için ABD'nin yaşadığı kafa karışıklığını hatırlasanıza.
Son nokta şu: demokrasi sonunda İslam'ı da değiştiren bir şey. Eğer demokrasi gelseydi OD'ye İslam da dönüşecekti. Kapitalizm burada ikincildir.
Türkiye'ye bakmak yeter!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA