Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Büyük dönüşümün dinamiği

SABAH Gazetesi'nin 3 Kasım 2002 tarihli manşeti, ortak akıl ürünü idi ve "Anadolu İhtilali" başlığını taşıyordu. Benim de katkıda bulunduğum o vurgu, Türkiye'deki siyasal dönüşüme işaret ediyordu. AK Parti'den TBMM'ye seçilen isimlerin büyük çoğunluğu politikada yeniydi. İdealistti. Onlara göre, özellikle 1990'lı yıllar boyunca Türkiye, çok başlı koalisyonlarla yönetilememiş, siyasal sistem post modern darbenin eşiğine, ekonomi ise krizin dibine sürüklenmişti. Artık Türkiye'de bazı şeyler değişmeliydi. Daha doğrusu, milli irade "Ankara sendromu"nu aşmalıydı. Sandıktan ne çıkarsa çıksın, Ankara'daki profesyonel elitin, sistemi kendi yöntemleri ile çalıştırma anlayışı son bulmalıydı.
AK Parti iktidarının ilk günleri tıpkı bugünkü gibiydi. Zinde güçler, "korku senaryosu" ile iktidar üzerindeki vesayeti bırakmaya niyetli değildi. Ancak AK Parti, iktidarının ilk döneminde, tipik bir muhafazakâr oluşumdan beklenmeyecek ölçüde "küresel açılım" başlattı. Meşru varlığına içeriden yönelen baskıları, "AB projesine, insan haklarına, bireysel özgürlüklere, küresel sermayeye" dayanarak dengelemeye çalıştı.

***

Peki AK Parti, 2010 yılında, seçime bir yıldan az süre kala neden anayasa değişikliğini gündeme getirdi? Aslında bu sorunun yanıtı karmaşık değil. Çünkü, 2002'den bu yana yapılan tüm seçimleri kazanan AK Parti, Türkiye'yi yönetmek, muktedir olabilmek için anayasal kurumların doğal sınırlarına çekilmesinin kaçınılmazlığını bir kez daha gördü. Başka bir ifadeyle 1990'lar boyunca zayıflayan siyasi alanı, "asker-yargı-medya" üçlüsü doldurdu. Üstelik milli iradeyi de aşan alternatif yönetim odakları, fiilen doldurdukları bu yönetsel alanı meşru mirasları gibi yorumladı. Egemenliğin asli sahibine ise sonuna kadar direndi.
Bugün Türkiye'de yaşanan büyük dönüşümü tetikleyen AK Parti olsa da süreç AK Parti'yi de aşan biçimde tüm siyasi partileri, anayasal erkleri, sivil toplumu, medyayı da önüne katıp götürüyor. Bu yüzden, sistemdeki değişimi, "rejimin ayarları ile oynama" gibi göstermek yerine, "sivil, demokratik, hukuki değişim talebinin yansıması" olarak okumak gerekir. Yani AK Parti, uyuyan devi uyandırmıştır. Kurguladığı model, kendi siyasal perspektifiyle uyumlu görünse de bunun çok ötesine geçmeye adaydır. Anayasal değişimi, "yargı ele geçirilecek", "tek adamlık ilan edilecek" varsayımı ile açıklamak gerçekçi olmadığı gibi ısrarla "gelecek kaygısı" pompalayarak bir yere varmak da mümkün değildir.
***

Gelinen aşamada kritik konu şudur:
"Hayır" cephesi, Türkiye'deki güçlü değişime, güç merkezlerindeki yapısal dönüşüme de "Hayır" demiştir. Üstelik, CHP ve MHP, "Hayır" oyları üzerinden pay toplama telaşına kapılarak büyük resmi ıskalamaktadır. "Korkular" üzerine politika bina etme ve ayakta tutma şansı kalmamıştır. Her iki parti de ya yeni politika üretmek ya da üretilen politikalara siyasi meşreplerine göre şekil vermek durumundadır. Örneğin CHP'nin mali güvenceye kavuşmuş orta sınıfın sahil sınırlarında gezerek, MHP'nin ise sadece "terör ve bölünme" travmasını kullanarak iktidar olamayacağı görülmüştür.
"AK Parti'nin hataları yok mudur?"
Kuşkusuz vardır. Lakin, 8 yıldır girdiği her seçimi kazanmasının da özel bir anlamı vardır. AK Parti'nin hatalarını eleştirme kolaycılığı üzerine politika geliştirenlerin, "Biz nerede hata yapıyoruz?" diye sormalarının zamanı gelip geçmektedir. "Devlet olanakları kullanıldı" tezinin arkasına saklanmak ise siyasal aldanmadan başka bir şey değildir. Eğer toplum desteği hükümet gücü ile sağlanıyor olsaydı, herhalde merhum İsmet İnönü'den bu yana Türkiye'de iktidar değişimi yaşanmazdı.
Meselenin özü, "Türk halkının dünya ile bütünleşme, zenginleşme ve hukuk devletinde yaşama arzusunun karşılanmasıdır." Türk insanı, Anadolu'ya sıkıştırılmış cahiller ordusu olarak algılanmayı, Ankara mahfilleri ile İstanbul locaları üzerinden idare edilmeyi reddetmektedir. Zenginleşmenin yolunun yüksek demokratik standartlardan ve hukuk güvenliğinden geçtiği açıktır. İktidarın sunduğu reçeteyi beğenmeyenlerin, önerileni kötülemek yerine daha iyisini bularak seçmeni ikna etmekten başka çaresi yoktur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA