Siyaset arenası, "CHP'nin iç dinamikleri, MHP'nin merkeze oturma arayışı ve baraj altındaki partilerin işbirliği yoklamaları" ile birbirinden ilginç olaylara sahne oluyor. Kuşkusuz, bugün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Deniz Baykal arasında planlanan görüşme, politikanın sol yelpazesinin yeniden yapılanması yolunda önemli ipuçları verecek. Ama bu buluşma, bir dönem koalisyon senaryolarının aktörü haline getirilen CHP ile MHP'de kulvar değişimine de işaret edecek.

***
MHP lideri Devlet Bahçeli, geleneksel olarak her Aralık ayında medya temsilcileri ile bir araya geliyor. Bu yılki değerlendirme toplantısı MHP'deki özeleştiriyi görmemizi de sağladı, Bahçeli'yi "yalnızlaştıran" nedenleri analiz etmemize imkan tanıdı...
Devlet Bey dedi ki "MHP, medyada desteği olmayan yalnız kurt!" Aslında bu söylemi, "Bahçeli, yalnız kurt!" şeklinde okumak daha doğru. Zira MHP liderini, medya başta olmak üzere birçok konuda manipüle eden, komplo teorileri ile besleyen, nesli tükenmekte olan bazı partililer maalesef iş başında. Anlık tepkileri kaleme alan, parti yöneticileri ile istişare etmeden Devlet Bey'e spekülatif bilgi taşıyan, dili, üslubu bozuk yazılı açıklamalar yapılmasını tetikleyen o isimler, medyayı tasnif etme önyargısını da aşamıyorlar. Hal böyle olduğu için, iddia edildiği gibi MHP değil ama bizzat Devlet Bahçeli'nin kendisi yalnızlaştırılıyor. Ağır ifadeler kullanan, bağırıp çağıran, despot duruşlu bir siyasi figür karşımıza çıkıyor. Oysa Bahçeli'yi yakından tanıyanlar O'nun, espritüel, hoş sohbet özelliğini, saygınlık uyandıran nezaketini iyi biliyorlar. Nitekim son toplantıda, alışılmışın aksine tebessüm eden ve ettiren bir parti lideri vardı. Kendi ekibi bile, "Devlet Bey'i belki de ilk kez orijinal hali ile gördünüz" dedi.
***
MHP'lilerle sohbetin belki de en ilginç yanı, 12 Eylül Referandumu'na dönük iç muhasebede gizliydi. Zira MHP tabanı, anayasa değişikliğine "kategorik hayır" kampanyasını içselleştirmiş değildi. Bu yüzden, tabandaki kayma üzerine yorumlar da yapıldı. Evet, MHP'nin duruşundan, çıkışlarından hoşnut olmayan, ideolojik karşıtlık duygusu ile sertleşen kimi çevreler, partinin baraj altında kalacağından söz etti. Hatta bazısı temenni de etti. Ama bu fırsatı onlara MHP'deki taktik hatası verdi. Şimdi gelinen noktada MHP'nin akil adamları, "Anayasa değişikliğinde kaygı duyduğumuz üç noktayı meydanlarda ısrarla anlatıp tabanı serbest bırakabilirdik" diyebiliyor. Bu pozitif tutum sayesinde MHP; aylardır Meclis'te bekleyen Ticaret ve Borçlar Yasası'nın yürürlüğe girmesine, vergi-sigorta ve diğer yükümlülüklere ödeme kolaylığı getirilmesine destek olabiliyor.
***
MHP'de az da olsa yöntem değişimi hissediliyor. Buna göre,
- Referandum stratejisindeki, yani yığınaktaki yanlışlık fark edilerek, küskün ve dışlanmış milliyetçi kadrolar kucaklanıyor.
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Paris'te çizdiği "Yılmaz Güney-Ahmet Kaya" içerikli tablo üzerine dozu sertleşen eleştiriler sıralanarak CHP+MHP formülüne yatırım yapılmasının önü kesiliyor.
- Konuk edilme biçimi ayrımcılığı çağrıştırsa da medyanın tüm kanatlarına aynı anda hitap etme, en azından ev sahipliği yapma çabası seziliyor.
- TÜSİAD davetlerine neredeyse tam kadro katılım tercih edilerek, büyük sermaye ile buzlar eritiliyor.
- BDP'lilerle aynı ortamda bulunmaktan kaçınmayan, tokalaşıp, konuşabilen MHP fotoğrafı yenileniyor.
- Ödünç oy formülü geliştirilerek, partinin merkez seçmenden destek alması için hesap yapılıyor.
Buraya kadar tamam.
Ancak...
MHP, sadece etnik temelli bölücülüğün karşısına aslanlar gibi çıkmanın ve sarsıcı söz söyleme sanatının ötesine geçemiyor. Korku ve kaygı pompalıyor. Burada mazereti medyada arama kolaycılığına kapılmadan, küresel dönüşümün merkezine Türkiye'yi oturtan, demokrasi ve insan haklarını pekiştiren sihirli reçetenin neden bulunamadığının sorgulanması gerekiyor!