Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Ekonomik reçetenin ipuçları

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ı, bakan olduğu Kasım 2002'den itibaren yakından izliyorum. Hatta siyasete girmeden önceki yıllarını da biraz bilirim. Bu sıralar, ekonomi ile ilgili karar alacakların, Babacan'a kulak vermesini öneririm. Zira Babacan, eleştirilecek kadar "ihtiyat adamı!" Avrupa'yı kasıp kavuran, ABD'de kaygıları artıran son olaylara bir ay öncesinden işaret etmişti. Seçimden yeni çıkılan atmosferde, gündem daha çok CHP'li ve BDP'li vekillerin "yemin krizine" endekslendiği için o günkü uyarıları, yaygın karşılık bulmadı. Ama risk gördüğü alanlar bir süre sonra piyasa aktörlerinin de gündemine girdi, tartışılmaya başlandı.

***
Peki, Babacan şimdi ne diyor?
"Üç şeritli otobandan, tek şeritli yola girdik!"
Bu tanımlama dikkate değer. Hem hareket halinde olmayı hem de dikkatli gitmeyi esas alan bir yaklaşım. Bu demektir ki Türkiye ekonomisi "kontrollü büyüme" dönemine giriyor. "Kırılganlık unsurlarının" yapısal önlemlerle giderilmesi gerekiyor.
Kabul edelim ki Avrupa merkezli kamu maliyesi sorunlarının kabarttığı dalgalar, içeride yüksek cari açık tablosu ile birleştiği için Türkiye ekonomisinde olması gerekenden fazla oynaklığa yol açtı. Ve görünen o ki ekonomi yönetimi, Orta Vadeli Plan kapsamında, bildik, toptancı mali sıkılaştırma önlemleri yerine, sektör bazlı fren mekanizmaları tasarlıyor. Örneğin, kredi musluklarının aniden kesilmesi yerine, kredi genişlemesinin cari açığa baskı yaptığı noktalarda fon veya vergi artışı düşünülüyor. Bir anlamda, ülkenin, özellikle de yatırımcı KOBİ'lerin nefesini kesecek genel geçer reçeteler gündemde tutulmuyor.
***
Söz, ekonominin patronundan açılmışken bazı ayrıntılara değinmeden geçmeyelim. Burada 4 başlık ön plana çıkıyor:
1- Aşırı ihtiyat nedeni ile Türkiye bir dönem gereksiz denebilecek süre IMF yörüngesinde tutuldu.
2- Mali Kural, ideal bir hedef olmasına karşın, ekonominin esnekliklerini ortadan kaldıracak bir zamanlama ile masaya sürüldü. Siyaseten ters tepti. Sonra yerinde bir manevra ile orta vadeli büyüklükler, mali kuralla uyumlu biçimde ama örtülü olarak belirlendi.
3- Bilgi sızmasına karşı titiz duruş nedeniyle, dar kadro çalışması tercih edilince bürokrasinin kalan kısmında ve dahi parti yönetiminde dışlanmışlık duygusuna yol açıldı.
4- Birlikte çalışılan kıdemli bakanlar ile parti merkez yönetiminin ekonomi kurmaylarının karar süreçlerine katılımında aksamalar gözlendi.
***
Bu arada hassasiyet arz eden bir diğer husus da Merkez Bankası'nın konumuyla bağlantılı. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın Bakan Babacan'la diyalogu, bir dönem danışmanlığını yaptığı gerçeği iç ve dış piyasa oyuncuları tarafından iyi biliniyor. Hal böyle olunca Merkez Bankası'ndan gelen her sinyalin arkasında birileri, "siyasi iz" aramayı sürdürüyor. Bu yolla "Bağımsız Merkez Bankası" profili sorgulanıp, kredibilitesi üzerinde soru işareti yaratılmak isteniyor. Aslında bu, yeni bir taktik değil. Kurumları "şüphe" altında tutup, Kurum yöneticilerini savunmada bırakmak. Böylece belli bir yöne sürüklemek veya belli bir tarzda işbirliğine zorlamak. İşte bu yüzden...
Merkez Bankası'nın açıkladığı kararları bünyesinde olgunlaştırması ve mümkünse Finansal İstikrar Komitesi Toplantıları'nın ardına bırakmaması önümüzdeki dönemin kritik göstergesi olarak algılanacak.
***
Son bir konu da şu...
Bugün Ankara'da iki ayrı ekol, ortak paydada buluşturulmaya çalışılıyor. Cari açığın tehlikeli boyutlara ulaştığını vurgulayıp acil önlem paketi isteyenler ile küresel durgunluğu gözeterek tedbirleri zamana yaymayı öngörenler.
Bu veriler ışığında şunu söyleyebiliriz:
"Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun düzenli olarak ve hedefe odaklı toplantı yapması ne kadar gerekli ise Başbakan'ın bu toplantılara daha sık başkanlık yapması da o kadar gerekli!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA