IMF yolculuğunda son durak
Karamsarlık bulaşıcıdır. İyimserlik ise geç ve güç yerleşir, üstelik çabuk dağılır. Bu, ekonomide de böyledir.
Kısa süre önce IMF'nin, Türkiye ile ilgili önemli bir raporu yayınlandı. Para Fonu Anlaşması'nın 4. maddesi çerçevesinde yapılan değerlendirmenin sonuçlarıydı açıklanan.
IMF deyip geçmemek lazım, bir dönem Türkiye için kâbustu. "IMF sopası ile terbiye edilmiş bir kuşak yetişti." Ve onlar hep ürkek, hep güvensizdi.
Evet, IMF bugün de var.
Son raporunda hem uyarılara hem de övgülere yer vermiş.
Biraz sonra onlara değineceğim. Ama bilhassa şu noktanın altını çizeyim:
1 Kasım 2012'den itibaren IMF'de yeni bir "ülkeler grubu" oluşturuldu. Bu grup adına, "2014-2016 ve 2018-2020" yılları arasında İcra Direktörlüğü'nü ilk kez Türkiye üstlenecek. Yani, IMF'nin karar organında bir Türk olacak. Oysa düne kadar, Türkiye'yi IMF'de bir Belçikalı temsil etmekteydi.
IMF'nin, tespitlerine geçmeden önce...
Para Fonu'nun 2012 öngörüleri ile Hükümet'in Orta Vadeli Programı'ndaki (OVP) bazı rakamlara bakalım:
Peki, IMF özünde ne diyor?
Bütün bu tespitlere ilave edecek fazla bir şey de yok. Zira, 2013-2015 dönemini kapsayan OVP de benzeri noktalardan hareket ediyor. Bir bakıma Türkiye, küresel akıl hocasına ihtiyaç duymadan sorunlu alanlarını belirliyor ve çözümlerini uygulamaya koyuyor. Her şeyden önemlisi, mali disiplinin bir yaşam biçimi olduğunu bilerek yol alıyor. Zaten, ekonomide daha doğrusu hayatın içinde risk her zaman var. Önemli olan, tehlikelerin farkında olarak hazırlık yapmak ama sadece tehditlere takılıp kalmadan eş zamanlı olarak fırsatları da kullanmaktır.
Türkiye ekonomisindeki çarpıcı değişimi somut bir örnekle anlatarak ve geleceğe ilişkin kritik bir hususu paylaşarak yazıyı tamamlayalım...
Geçtiğimiz hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Hazine bütçesi ele alındı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın sunuş konuşmasına göre, iç borçlanmanın 2011'de 44.7 ay olan vadesi 2012'de 61.2 aya yükselmiş.
Bundan 18 yıl önce Türkiye bir ekonomik krizle karşı karşıyaydı. Kimse Hazine'ye tek kuruş borç vermiyordu. Çarkın döndürülmesi için 90 gün vadeli, yüzde 50 net faizli bono ihraç edilmişti. Bugün, ortalama 1.830 gün vadede, yıllık bileşik yüzde 9 faizle borçlanabilen Türkiye tablosunu yaşıyoruz.
Bütün bunlara rağmen, "10 yıl öncesinin reçeteleri, Türkiye'yi 10 yıl sonrasına taşıyamaz." Bunun için yeni bir başarı öyküsüne, yeni bir heyecana ve müteahhitlik yatırımlarını aşan yeni bir vizyona ihtiyaç var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.