Bu nasıl iştir?
Sahiden anlamak mümkün değil. Ya "zamanlama hatası var" ya "basiretsizlik" ya da "kasıt!"
Mesela...
Başbakan Tayyip Erdoğan, 26-27 Ekim'de Van'a gidiyor. Deprem konutlarının yeni etabının teslimini gerçekleştiriyor. Devlet, 17.489 konut sözü veriyor ama fazlasını yapıyor (18.628 konut). İnşaatını rekor hızda tamamlıyor. Hak sahipleri evlerine yerleşiyor. Derken Başbakan bir vatandaşla sohbet ediyor. Anahtarı alan vatandaş "Okul olmadığı için henüz eve taşınmadık" diyor. Başbakan kızıyor. Okulun derhal tamamlanması talimatını veriyor. Oysa okul inşaatı bitmiş. Ama İl Milli Eğitim "yeterli öğrenci yok" diye düşünüyor, "çocukları taşımalı eğitimle yakındaki okullara götürürüz" diye karar alıyor. Yani, bir işgüzarlık yüzünden okyanus geçilip, derede boğulma manzarası ortaya çıkıyor. Oysa depremin yaralarını sarmak için Van'da iki yıla sığdırılan yatırımın tutarı 5 milyar lira. Üstelik stratejik bir il. Devlet-vatandaş barışması ve çözüm sürecinin yarattığı iklimin somut sonuçlarının görülmesi açısından örnek bir şehir. Gel gör ki Ankara ne kadar çabalarsa çabalasın, aynı hız ve hırsla çalışmayan yöneticiler, büyük hizmetlerdeki can sıkıcı aksaklıklar yüzünden arzu edilen netice alınması zorlaşıyor.
Şimdi, Başbakan'ın ziyareti öncesinde toplumsal tansiyonu düşürecek formül üretilmeye uğraşılıyor.
Tabii ki dershane konusuna damardan giren ve cephe harekâtı başlatan Hizmet Hareketi de gerek dil ve üslup, gerekse kullanılan yöntemler nedeniyle siyaset kurumunu zedeliyor. "Durduracağım" derken bizzat acul tavrı ile "dönüşümü hızlandırıyor."
Sonuçta... Olup biteni kenardan izleyen malum çevrelere gün doğuyor.
Gelinen noktada... Seçilmişlerin kararını, dünyevi ve uhrevi tüm grupların içine sindirmesi, telafisi güç ve olanaksız yaralar açmaması gerekiyor!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.