
İsrail saldırganlığı... Türkiye’nin dikkat noktaları!
Türk istihbaratının, "saha bilgisi, dikkati, teknik becerisi ve analiz yetkinliğini" kayda geçirerek yazıma başlayayım. Neden? Çünkü İsrail'in mayıs sonu veya en geç haziran başında İran'a kapsamlı saldırı düzenleyeceği haftalar öncesinden Ankara'nın risk değerlendirme masasında idi.
İsrail saldırısının başladığı sabah 03:00'ten itibaren Başkent'te hız kazanan telefon trafiği, saatler 14.30'u gösterdiğinde kritik bir toplantıya dönüştü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Org. Metin Gürak ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, İsrail'in İran'a yönelik hava saldırısını ve muhtemel yansımalarını ele aldılar. İlk andan itibaren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı bilgilendirdiler.
Güvenlik zirvesinin sürdüğü dakikalarda ise MHP lideri Devlet Bahçeli'nin keskin içerikli açıklaması paylaşıldı. Devlet Bey, "İran'a yapılan operasyon bir yönüyle Türkiye'ye verilmiş sinsi mesajdır... İsrail'in durdurulması hem milli güvenliğimiz hem de bölge barış ve istikrarı adına tarihi bir sorumluluktur..." dedi ve gerekirse güç kullanımından söz etti!
***
İran, bugüne kadar doğrudan savaşa girmediği İsrail'e karşı bir yandan "Şii Hilâli" oluştururken (Tahran-Bağdat-Şam- Beyrut ekseni), diğer yandan da vekil güçleri (Hamas, Hizbullah, Haşdi Şabi, Husiler) üzerinden yıpratma operasyonlarıyla zaman kazanmaya çalıştı. Lâkin hamaset retoriğini aşamadı. Hamas'ın ve farklı unsurların dahil olduğu 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı sonrasında, ABD-AB blokunun İsrail'le sergilediği mutlak dayanışma ile birlikte İran için pek çok şey değişti. Yıllar içinde Tahran'ın kalbine sızan MOSSAD'ın dünkü saldırılarda da kullandığı alçakça yöntemin ilk örneği, 31 Temmuz 2024'te Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye'ye Tahran'da düzenlenen suikast oldu. Siyonist kadro, İsrail'in kuruluşunda ve 1967-1973 Arap-İsrail savaşlarından sonra yakaladığını düşündüğü fırsatı kullanmaya soyundu. ABD'nin mutlak hamiliği yanında, çoğu İslâm ülkesindeki ikiyüzlülüğü ve çaresizliği de görerek güncel stratejik boşluğu tarihi kazanıma dönüştürmeyi hedefledi. Yani mesele sadece Gazze değildi. İlk etabı; Filistin'in haritadan silinmesi, Lübnan, Yemen ve İran'ın felç edilmesiydi. Nihayetinde, "vaat edilmiş topraklar hezeyanı" ile Fırat ve Dicle'ye kadar uzanan yayılmacılık için uygun zaman kollanacağına şüphe yoktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hususa dikkat çektiğinde ise malûm çevreler ciddiye almamışlardı!
***
İran'ın İsrail'e cephe açması, sarsıcı askeri karşılık vermesi kısa vadede mümkün görünmüyor. Ya elinde kalan son füzelerle saldırabilir. Ya da ağır yaralı olsa da vekil güçlerini iler i sürerek, üçüncü ülkelerdeki ABD-İsrail hedeflerine karşı eylemler gerçekleştirmeyi deneyebilirler. Unutmayalım ki MİT'in en duyarlı olduğu konuların başında İsrail ve İran ajanlarının Türkiye sahasında birbirleri ile hesaplaşmaya girmesini önleme gayreti de var. MİT, her iki tarafın yerel ağlarını çökertmekle kalmadı, medyaya yansıtılmayan bir dizi faaliyeti de engelledi. Hatta bir ara İsrail İç İstihbarat Başkanı, "Türkiye'de de Hamas'ı vururuz" diye konuşunca, MİT ilk kez resmi beyanatla tepki vermekle kalmadı, muhataplarına "Bunun ağır sonuçları olur" mesajını gönderdi.
Ve bir uyarı...
Maalesef ülkemizde siyasi muhalif kimliğini iktidara karşı seferber etmek için hainlik sınırında hizmete hazır kimseler de mevcut!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.