"Hain hanede ise kapı kilit tutmaz oğul" der Dede Korkut... Doğrudur, haini düşmandan ayıran, "ben" ve "öteki" ayırtında durduğu yerdir. Düşman, gereklidir zira bizi diri tutar, bizi mücadeleci kılar, onu mağlup edince zafer, gerekçelendirilir.
Ancak hain, bizden olandır ve daima daha tehlikelidir. Hanede olan, çürük elmadır, kapıyı içeriden açan Truva atıdır. Düşmandan daha tehlikeli yönü, teşhisteki gaflet tuzaklarımızdır. Pirinçteki siyah taş düşman ise hain pirincin içindeki beyaz taştır ve genelde onu teşhis ettiğimizde, zarar ve risk gerçekleşmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan içeriden ve dışarıdan ekonomiye saldırıdan söz etti. Dış saldırıyı kabul etmemekle birlikte anlayabiliyoruz ancak içeriden saldırının hain aktörlerini anlamak ne mümkün? Bazen sureti haktan görünüp ihanetini gerçekleştirir. Bazen milli davanın en cesur savunucusu olarak çıkar karşımıza...
Bir davaya zarar vermenin en sinsi ve kahpece yolu, o davayı bile bile yanlış gerekçeler ileri sürerek savunmaktır. En derin hainler, tam da bunu yaparlar ve bu yüzden işlerin neden yürümediğini, yerli otonun neden üretilmediğini, Türk roketinin neden yörüngeye çıkamadığı anlayamazsınız.
Henry Kissinger cevabını bir sonraki cümlesinde vereceği şu soruyu sorar: "Biz Amerika olarak neden güçlüyüz, biliyor musunuz?" ABD eski Dışişleri Bakanı, "çünkü..." der; "bizler Amerika olarak içimizdeki vatan hainlerini çabuk öldürürüz. Dünyanın birçok memleketinde vatan hainlerini ise kahraman yapar, ülkelerinde önemli yerlere getiririz."
Etrafımızdaki coğrafyanın kilit taşı Türkiye, topu, tüfeği, SİHA, helikopter, savaş gemisi ve uçağını millileştirip savunma sanayisini güçlendirirken, uzaya çıkmak, kendi roketini yapmak, yerli otosunu yürütmek, ekonomisini yüceltmek için çırpınıyor.
Düşman boş durmuyor, bizimle, algısı, salgısı, silahı ile savaşıyor. Ancak benim dikkat çekmek istediğim, içimizdeki hainlerin de boş durmadığıdır. Bir gözümüz düşman üzerinde iken öteki gözümüzü, hainlerimizin üzerinden ayırmayalım. Unutmayın, erken teşhis vatan kurtarır.
