Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ İBRAHİM ALTAY

Pabuçları dama atmak gerekir

Zaman zaman çeşitli 'meslek büyükleri' ile farklı ortamlarda karşılaşıyoruz. Muhabbet koyulaşıp derinleşince 'o eski güzel günlerden' bahsediyorlar.
Anılar denizinde yüzmeye başlıyoruz. Sahilden uzaklaştıkça aynı duyguya kapılıyorum: Bu ülkede gazetecilik silah olarak kullanılmış.
Ballandıra ballandıra geçmişte yaptıkları muzırlıkları anlatıyorlar. Matbuatın gücünü kullanarak filancaya nasıl had bildirdiklerini, falancanın canını nasıl sıktıklarını ya da yaktıklarını açıklıyorlar.
Mevzu kamu yararı mı derseniz... Genellikle değil. Birtakım şahsi ya da özel çıkarlar, çekişmeler...
Yani, o meşhur deyişle: Şecaat arz etmeye çalışırken sirkatin söylüyorlar.
Üzücü olan, yaptıklarının yanlış olduğunun farkında değiller.
Ya da umursamıyorlar...
Bütün bu konuşmaların neticede günümüz medyasındaki birtakım eksiklik ve aksaklıklara dayanıp 'Ah ah! Bizim zamanımızda böyle miydi' yakınmalarına bağlanması da elbette yaman bir çelişki.

***
Çok sevdiğim bir lonca deyimi vardır: Pabucu dama atılmak.
Ahiler meslek ahlakına büyük önem verirlerdir. Hatalı, çürük mal yapanları önce hesaba çeker, sonra da cezalandırırlardı.
Bu cezalardan biri de teşhir etmekti.
Bir meslek erbabı, diyelim ki bir ayakkabı ustası, kalitesiz, kötü bir pabuç üretir ve müşterisini mağdur ederse, yaptığı o ayakkabı dükkânının çatısına herkesin göreceği şekilde asılır ve sergilenirdi.
Damdaki pabucu görenlerin ayağı o dükkândan kesilir, alışveriş azalır, itibar kaybedilirdi.
***
Her şey olup rezil olamadığınız medyamızda da böyle bir anlayışa ihtiyaç var.
Onlarca yalan ya da yanlış haber yaptığı halde halen gazeteciyim diye aramızda dolaşan sözüm ona meslektaşlarımız var.
Araştırmadan soruşturmadan kulağına her söyleneni, sağda solda gördükleri her şeyi haber diye paylaşıp foyaları yatsıya kalmadan ortaya çıktığı halde halen pişkin bir yüzle gazetelerde, televizyonlarda arzı endam ediyorlar.
Şimdi bir kısmı köşelerine çekilmiş olsalar da Türk matbuatını uzunca bir süre bunlar idare ettiler, yönlendirdiler...
Bunlardan bazıları var ki akşamları kendi ayrıcalıklı mekânlarında eski-yeni tüfek ahbaplarıyla toplanıp 'onlarca yıllık' meslek hayatları boyunca yaptıkları asparagas haberleri bir latifeymişçesine anlatıp övünmeyi maharet sanıyorlar.
Doğruluğu, meslek ahlakını, evrensel ilkeleri hayatlarının hiçbir döneminde önemsememişler ama basın özgürlüğü şampiyonluğunu da kimseye bırakmıyorlar.
Oysa itibarsızlaştırılan bir mesleğin haklarını savunmak da zordur.
***

Hâlbuki her gazetecinin bir karnesi olsa...
Yaptıkları, yazdıkları her şey o karnede bulunsa... Kaç tane yalan haber yazmışlar, kaç tane yanlış ya da eksik haber yayımlamışlar, sayılsa...
Kaç kez ırkçılık, ayrımcılık, kadın düşmanlığı yapmışlar, nefret söylemi kullanmışlar, halkı ya da onun bir kısmını aşağılamışlar; bilinse...
Ne zaman, niçin kamu yararını değil de özel çıkarları gözetmişler anlaşılsa...
Adlarının geçtiği her haberin, yazdıkları her yazının altında bunlar sıralansa...
Mesleki bakımdan yeterli ya da yetersiz olanlar; dürüst ya da dürüst olmayanlar ayıklansa...
Dijital medya bize bu imkânı sağlayabilir.
Yüzleri kızarır mı ya da bu işi bırakırlar mı bilmiyorum ama 'adil bir hafıza'nın medya tartışmalarını farklı bir boyuta taşıyacağından eminim.

***

KÜLTÜR VE SANATA MAHSUS BİR SAYFA

Sabah gazetesi geçtiğimiz hafta kültür sanat dünyamızın bazı profesyonelleri ile Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'u buluşturdu.
Bu ilk değil. Gazete hem sanata verdiği desteği hem de bu neviden buluşmaları kurumsal hale getirdi. Kurumsal İletişim Direktörü Fecir Alptekin'i kutluyorum.
Medya kuruluşlarının hayatın içinde olması, sanatçılarla ve toplumla kaynaşması önemli...
Sabah, İKSV tarafından düzenlenen bienali ve Comtemporary İstanbul'u desteklemişti. Bu hafta başlayacak Antalya Uluslararası Film Festivali'nin ana medya sponsoru...
Kurulan bu özel ilişkiler, gazetedeki kültür sanat haberlerinin niteliğini yükseltmesi ve niceliğini artırması bakımından sevindirici.

***

Toplantıda haliyle sanat-medya ilişkisi de gündeme geldi.
Sanat dünyamızın profesyonelleri kültür ve sanat olaylarının medyada yeterince haber olamamasından yakındılar.
Medya dünyamızın geneli açısından bakarsak haklı bir eleştiri bu...
Sabah gazetesi açısından bakarsak... Hafta sonu ve magazin ekleri sanatçılarla ve etkinliklerle alakalı gelişmeleri ayrıntılı şekilde işliyor. Sanat haberleri ana gazetede de kendine yer buluyor.
Fakat anladığım kadarıyla toplantıya katılan dostlarımız geçtiğimiz yıllarda kaldırılan kültürsanat sayfasını geri istiyorlar.
Dilerim Sabah bu çağrıya kulak verir ve öncü bir rol üstlenir.

***

OKURDAN KISA KISA...

Çok sayıda okurumuz Naim Süleymanoğlu'nun sağlık durumu hakkında yapılan haberde geçen 'Bulgar Türkü' ifadesinden rahatsız olmuş. Bu ifadeyi yanlış bulanlar da var, ötekileştirme olarak algılayanlar da. "Doğrusu 'Bulgaristan Türkü' olmalıydı" diyorlar. Haklılar.
MS hastalarıyla ilgili haberde tekerlekli sandalye bulunan görsel kullanılması iki okurumuzun tepkisine yol açtı. "MS hastaları tekerlekli sandalyeye mahkûm eder imajı vermişsiniz, bu yanlış" dediler. "MS öldürücü değildir, bulaşıcı değildir, ille de yatağa mahkûm etmez" diye de eklediler. Hep söylüyoruz, haberde kullanılan fotoğraflar haberin metni kadar önemlidir. Özellikle sağlık haberlerinde ayrıca titiz davranmak gerekir.
Bilgisayar oyunlarıyla ilgili bağımlılık haberlerinde ya da bu oyunları oynarken hayatını kaybeden çocuklarla, gençlerle ilgili haberlerde oyunun adı açık seçik olarak yazılmalı mı? Yazılmamalı, merak uyandırır, yasak elma sendromuna yol açar, hatta gizli reklama dönüşür diyen okurlarımız var. Ben de kendileriyle hemfikirim. 'Bir oyun' demek yeterli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA