Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Ağca ve Çatlı'dan Balyoz Planı'na

Gazeteciliğe başladığım günden beri, 70'li yılları kan gölüne çeviren karanlık ilişkilerin izini sürdüm.
O yıllarda devlet eksenli ilişkilerin odağında hep aynı isimler geçiyordu: Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca, Oral Çelik, Mehmet Şener...
Hangi taşın altını kaldırsanız bu isimler çıkıyordu. Ülkücü hareket içinde yer alan, devletle de yakın ilişkileri olan bir gruptu.
Hem en sansasyonel cinayetlere imza atıyor, hem de korku salan katliamlar gerçekleştiriyorlardı.
Bu isimleri daha çok da rahmetli Uğur Mumcu'nun yazdıklarından tanıyordum. 1984'te dönemin en etkili dergisi Nokta dergisinde çalışmaya başlayınca cebimde Mumcu'nun, Ağca'nın Maltepe Askeri Cezaevi'nden nasıl kaçırıldığını anlatan yazısı vardı. O yazıda şöyle deniyordu:
"Hiç kuşkum yok. Ağca'yı Silahlı Kuvvetler'de yuvalanmış silahlı bir sağ örgüt kaçırdı. Bu örgüt cezaevi yöneticileriyle ilişki kurdu, birlikte bir plan hazırlandı ve plan gerçekleşti. Olay budur!"
Genç bir gazeteci olarak devletin bu karanlık yapılara neden destek verdiğini, başka güçlerin devrede olup olmadığını çözmek için o gruptan birine ulaşıp gerçeği öğrenmek ve röportaj yapmak istiyordum.
80'li yıllarda bu isimlerin hepsi yurtdışındaydı ve birçoğu da cezaevinde tutukluydu.
İnatla bu isimlerin peşine düştüm ve ilişkisi olan birini aradım. Nihayet, 1987'de yeraltı dünyasıyla kurduğum ilişki beni onlara götürdü.
Geçmişte TRT'de radyoculuk yapan, sonradan yeraltı dünyasına giren "Cihat Abi" şu sözü vermişti: "Çatlı'yla seni görüştüreceğiz..."
Ama o çevreden Ağca'yı tanıyan biriyle konuşunca da umudum kırılmıştı. Onlara göre Ağca her şeyi tek başına yapmıştı.
İnanmadım hâlâ da inanmıyorum. Bu nedenle yola devam ettim.
Aradan çok değil dört yıl geçti.
O yıllarda İsviçre'de cezaevinde olan Çatlı'nın Türkiye'ye döneceğini düşünmek akıl alacak gibi değildi.
Ama bir gün Sultanahmet'te bir çay bahçesinde otururken, karşıma gelip oturan adamın Abdullah Çatlı olduğunu görünce hem şaşırdım hem de gazetecilik adına umutlandım.
Karıştığı birçok cinayet nedeniyle dünyada kırmızı bültenle aranan Çatlı şimdi karşımdaydı.

Onlar konuşmaz

Ne konuşacağımı şaşırmıştım...
Yıllarca peşinde olduğum adamla aynı masadaydık.
Yarım saat kadar aynı masayı paylaştık ama az konuştuk.
Biraz Avrupa'dan, biraz geçmişte yapılan yanlışlardan söz ettik.
İlk tanışma diye kendimi teselli ettim ama hayal kırıklığı yaşadığım da bir gerçekti. Ben daha çok, önemli sırlar açıklayacak diye bekliyordum.
Öyle olmayacağı çok açıktı çünkü Abdullah Çatlı'yı cezaevinden Türkiye'ye getiren güç yine devletti... Ya da klasik deyimle "devletin içindeki bazı güçler..."
O gün fark ettim ki, bu tür kişiler konuşmaz daha doğrusu konuşamaz...
Şimdi Mehmet Ali Ağca, medyayı peşinden sürüklüyor.
O da konuşmadı konuşamaz da...
Yıllar önce Çatlı gibi Ağca ile görüşmek de gazeteciler için önemliydi. Birçok gazeteci de görüştü. Bir şey çıkmadığı gibi çıkacağı da yok. 90'lı yıllarda ben de bu meraklı gazeteciler kervanına katılanlardan biriydim.
Ağca'ya ulaşacak yolu araştırınca ülkücü bir avukatın bürosunda ünlü solcu Sarp Kuray'la karşılaşmış ve çok şaşırmıştım.
Nihayet 10 Mayıs 2005'te Ağca'yla görüşme için İtalya'ya gitmeye kalktım.
Kardeşi Adnan Ağca ile birlikte gidecektik. Havaalanına gittiğimde o dönem televizyonculuğa başlayan eski mali şube müdürü Salih Güngör'ü görünce şaşırdım. Meğer o da İtalya'ya gidiyormuş... Ama asıl şaşkınlığı Adnan Ağca "Ne kadar para vereceksiniz?" diye sorduğunda yaşadım.
Para vermeyeceğimi söyleyip alandan ayrıldım. Daha o yıllarda bu ilişkiyi paraya dönüştürmenin planları yapılıyordu. Muhabirlerin suçu yok ama Ağca'ların kahramanlaştırılmasında bu medyanın çok günahı var.
Rakel Dink'in dediği gibi:
"Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz."
O gün Ağca, Çatlı, bugün Samast...
O karanlığın adresi de çok uzağımızda değil. Kendi halkına tuzak kuran "Balyoz Planı" na bakın yeter.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA