Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SOLİ ÖZEL

Asıl zorluklar

Bir kriz daha geride kaldı. Sonradan bu yaşananlara siyasi bir dehanın eseri diye bakmak isteyenler de oldu. Ancak onların söylediklerini bir yana bırakırsanız Türkiye son tartışmalardan sarsılmış çıktı. Bunun iyi tarafı bir türlü hesaplaşlamayan meselelerin daha doğrusu meselelerin arkasındaki zihniyet yapısı ve dünya algılayışının gündeme gelmesiydi. Kötü tarafı ise AB ülkelerindeki Türkiye karştlarına ileride de bol bol kullanacakları bir koz vermenin ötesine gidiyordu.
Gelecek üç ay içinde sıradışı gelişmeler yaşanmazsa aralık ayında Türkiye ile AB arasındaki uzatmalı sözlülük durumunun nişanlılığa gideceği anlaşlıyor. O noktadan itibaren ise Türkiye'nin üyeliğinin önündeki asıl engellerle uğraşmak gerekecek. Türkiye'nin bürokratik yapısının niteliğinde, eğitim sisteminin felsefesi, düzeyi ve işleyişi gibi konularda uyum sürecinin derhal başlaması gerekecek. Beklentileri çok abartılmış bir toplumun AB müzakere süreciyle birlikte istediklerini bulamamasının yaratabileceği hayal kırıklığının kontrol altında tutulması önem taşyacak.
AB ülkelerinde Türkiye'nin AB perspektifinin devam etmesinden yana tavır alanların söylemlerine baktığınızda stratejik boyutun giderek ön plana çıktığı görülüyor. Ahde vefa ilkesine sadakat gösterilmesi gerekliliğinden sonra en çok öne sürülen gerekçe bu. Türkiye'nin stratejik öneminden dem vurulduğu zaman da bunun iki boyutu olduğu anlaşlıyor. Birincisi dünyanın en büyük altıncı askeri gücü olan, 15 yıllık bir iç savaştan galip çıkmış ve savaş yeteneğine sahip Türk Silahlı Kuvvetleri'nin AB'nin güvenlik siyasetine yapabileceği katkı.
İkinci boyutta ise Türkiye'nin Batı ittifakı içinde yer alan laik ve demokratik bir sistemi yerleştirmeye çalışan Müslüman ço- ğunluğa sahip bir ülke olması var. Buna göre Türkiye'ye nasıl davranılacağı Fas'tan Endonezya'ya kadar tüm İslam alemini ilgilendiren bir mesele haline geldi. Dolayısıyla Türkiye ile ipleri kesmek tüm İslam alemiyle ipleri kesmek anlamına gelecekti. Buna koşut olarak AB ülkelerinde yaşayan Müslümanlar'ın da Türkiye ile ilgili kararı yakından izlediklerine inanılıyor. Bu toplulukların bulundukları ülkelerde birinci sınıf vatandaş olup olamayacaklarının Türkiye kararı ile bağlantısını kuranlar oldu.

Yönetimde beceri şartı
Türkiye'de de iktidarın içindekiler de dahil olmak üzere benzer tezleri öne sürenler var. Ancak son iki haftanın çalkantıları bu konularda daha derin düşünmek gerektiğini gösterdi. Türkiye'nin önüne 11 Eylül sonrasında büyük bir fırsat çıktığına şüphe yok Ancak yapısal unsurların yarattığı bu avantajdan faydalanmayı da bilmek gerekir. Türkiye'yi yönetenlerin bu yeni stratejik konumun gerektirdiği yönetim becerisini göstermeleri beklenen getirinin elde edilmesi için şart.
Bir başka deyişle Türkiye'nin tarih içinden gelen tercihleriyle geldiği nokta ülkeyi ancak bir yere kadar taşyabilir. Bundan sonrası bu konjonktürü değerlendirmeyi ve olayların gelişmesine katkıda bulunmayı gerektiriyor. Eğer Türkiye'nin uygarlıklar çatışmasına engel olacak bir gücü olduğuna inanılıyorsa bu kendiliğinden gerçekleşmez. Bu konuda ciddi olarak bir gayret sarfetmek ve yaratıcı olmak gerekir. Eger son kriz en azından lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini gösterdiyse hayırlı olmuş sayılabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA