Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Çıtırların grup terapisi

Şişşşttt! Eleştirmenler susunn! Bizim çocuklar eğleniyor.
Amannn! Kimse ağzını açmasın!
Eğer 'Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 1' için söyleyecek kötü sözünüz varsa siz de içinize atın lütfen.
Çünkü ortalık yıkılıyor, sinema salonları okul formalarıyla kopup gelen gençlerle doluyor, çıtır kızlar bu efsaneye çıldırıyor.
Her 'Alacakaranlık' filminde olduğu gibi cuma günü vizyona giren son film 'Şafak Vakti Bölüm 1' için de aynı gün sinemadaydık.
6 kızız. Aslında üçümüz koca kazık, üçümüz çıtır.
Ele başımız her zamanki gibi Lidya.
Lidya, sevgili abim Attila Özdemiroğlu'nun 15 yaşındaki kızı. Üç haftadır bu film için mesajlaşıyoruz. Sinemada yerimizi günler öncesinden ayırdık.
Filme iki saat kala bizimki sinemanın kapısına gitmiş tabii; 'Ayşe Abla hadiii, geç kalacaksın' diye beş dakikada bir SMS atıyor.
Heyecan o boyutta, anlayın yani. Yok! Anlayamazsınız çünkü anlatması zor, yaşanacak bir durum.
Lidya'nın iki de kız arkadaşı var. Biz de Lidya'nın annesi Hepgül ve benim Yasemin'leyiz.
Fuaye alanı okul formalı kız kaynıyor, erkekler de gelmiş tabii. Okuldan çıkan doğru sinemaya koşmuş. Yeni nesil sinemada nedense patlamış mısır yerine bardakta haşlanmış mısır ya da nachos yiyor.
Bu da öylesine bir bilgi. Bilin yani.
Yerimize oturuyoruz, reklamlar bitiyor ve film başlıyor. Aaa! Bizim çıtır üçlü el ele. Lidya dönüyor bana; 'Ayşe Abla elimi tutsanaaa'. Ben: 'Neden başın mı döndü, iyi misin?'.
Lidya: 'Ayşe Abla çok heyecanlıyız, heyecandan ölücezzz farkındaysan'.
'Tamam! Tutuyorum'.
O sırada duruma uyanan Yasemin; 'Filme mi geldik, grup terapisine mi? Tövbe Allah'ım. Ayşe saçmalama yaaa'.
Evet sevgili okurlar, bence 'Alacakaranlık' serisi küçük hayranları için bir grup terapisi. Ve bunu anlamak çok kolay.
Serinin kadın kahramanı sıska ve en mutlu anında bile size pislikmişsiniz gibi bakan Bella onların rol modeli.
Bella'nın sevgilisi Edward ve Bella'ya aşık süper yakışıklı Jacob da hayallerinin erkekleri.
Ara tezahürat: Jacob sen bizim herşeyimizsin!
Siz hiç boşuna film şöyleydi, senaryo sıktı, vampir alemine saygısızlıktı, biz ne vampir filmleri gördük falan demeyin.
Çünkü hiçbirimiz böyle bir vampir filmi görmedik.
Bu vampirler ve kurtlar yeni neslin kahramanları. Onların aşkı, yeni neslin hiçbir zaman kavuşamayacak olsalar da arzuladıkları aşk. Kanını emerek, kanını vererek, kendinden vazgeçerek aşık olmak.
Jacob gibi dibine kadar seven bir erkek tarafından sevilirken, zor ve tehlikeli adamı seçmek.
Onların kavgası da kavganın kralı.
Zaten Lidya'ya sordum; 'Eleştirmenler filmi beğenmemiş' diye.
Cevabını aldım; 'Amaan beğenmesinler, onlar anlamazlar ki Ayşe Abla. Ben bir buçuk senedir bu filmi bekliyorum. Üstelik bu film kitabı en iyi yansıtan film olmuş'.
Yaaa öyle işte. Beğenmeyenler! Çıkın dışarı!
Her ne kadar o suratsız, sevimsiz, soğuk Bella'ya sinir olsam da Edward'ı artık komik bulmaya başlasam da Jacob'ın Bella'ya bitmek tükenmek bilmeyen aşkından gına gelip; 'Allah Bella'nı versin' çeksem de ben 'Alacakaranlık' dünyasını seviyorum.
Çekimler, kostümler, o soğukluk, o ani sıcaklık, o garip aşk, aile bağları fevkalade ilgimi çekiyor.
Not: Bu arada Bella'nın Carolina Herrera imzalı gelinliği kızların yeni rüya gelinlik olarak kayıtlara geçti bile (Gelinliği görünce nikah tazelemek istedim valla).
Ve çiftimizin balayı için gittiği gerçekte olmayan (Rio'da çekilmiş) Esme Adası da tutkuyla istenecek yeni romantik kaçış noktası.
Zaten gerçek olmasa da Esme'nin fikrinin esmesi bile güzel.
Gerçeğin güzelliği kaç dakika ki?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA