Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

2016’dan damağımızda kalanlar

Chia tohumu, avokado aşkı, beze basması, gastronomi konferansları, vegan patlaması, Pandeli’nin kapanması, Türkiye mutfağının Roca kardeşlerle yaptığı dünya çıkarması... Arkamızda lokma bırakmayalım ki ağlamasın!

Herkese mutlu yıllar. Ağzımızın tadının hep yerinde olacağı bir yıl gelmiştir inşallah. Tatlı olsun 2017. Sıkıntılı bir seneydi 2016. En hafif tabirle tatsız tuzsuz... Bazen fazla tuzlu şap gibi, sık sık fazla acılı... Ama başka bazı izler de bıraktı tabii damaklarda. Onları sıyıralım bakalım, arkamızdan ağlayacak lokma bırakmayalım.

AVOKADOYLA AŞK:
Onsuz yıllarda aç mı yaşamışız, anlamak zor. Adeta temel besin kaynağıydı avokado. Salatalarda, soslarda, sandviçlerde, tostlarda, Instagram'da yer alan tüm tabaklarda o vardı!

TİRYAKİLİK YARATAN INSTAGRAM HESABI:
'Kocişko'larına hazırladıkları allı, güllü, kalpli sofraları 'Sunum önemlidir' hashtag'iyle paylaşan yeni gelinlere de ilgi çoktu. Ama bir Instagram hesabı var ki, bazılarımız onun hastası oldu: HesApp. Vatandaş, restoranda ödediği hesap görüntüsünü gönderiyor, burası yayımlıyor, düzenli takip eden toplumun şifrelerini çözüyor resmen!

BEZE BEZMESİ:
Meğer herkesin içinde bir mereng delisi yaşarmış. Çikolatalısı, tarçınlısı, kahvelisi, vişnelisi, Bodrum mandalinalısı, narlısı... Bezenin altın devriydi bu yıl; yeni model bakery'lerde her renk, ebat ve tatta yer aldı.

CHIA TOHUMSUZ SOFRAYA OTURMAMA:
Önceki yılın yıldızı Perulu kinoa, yerini ona kaptırdı. Paraguaylı Chia tohumu, yoğurttan müsliye, yulaf ezmesinden aşureye her şeye serpildi.

VEJETARYEN DE DEĞİL VEGAN:
Her köşe başında yer alan steak house'lar duradursun, dostlarımızın sadece kendisini değil, ürünlerini de yemeyenler çoğaldı. Marketlerde 'yumurta ikamesi' satılır oldu, Hindistan cevizinin sütüyle yağı yarıştı. Yulaf lapasını, tarçından keten tohumuna, hurmadan kabak çekirdeğine türlü ilaveyle pastalaştıran veganlara, sınırlı malzemeyle nasıl da kreatif olunacağını gösterdikleri için de ayrıca bravo!

PEK GÜZEL OLDU!
Sokak Yemekleri Festivali, Kahve Festivali gibi etkinlikler hıncahınç doldu. Bir de gastronomi meraklılarını, yeme içme profesyonellerini çok gıdıklayan gastronomi konferansları yapıldı. Şubatta 'Yemeğini Keşfet', Kasımda 'Yedi', Aralıkta 'Gastromasa / Hikâye'... Massimo Bottura'dan Elena Arzak'a, Somer Sivrioğlu'ndan Tarık Bayazıt'a, ilham veren konuşmalar dinledik. En çarpıcı gelişmeyse Roca biraderlerden geldi: The Turkish Way. Dünyanın En İyi Restoranı unvanlı ve üç Michelin'li El Celler de Can Roca'nın sahibi üç Katalan birader (Yemekçi abi Joan, şarapçı ortanca Josep, tatlıcı kardeş Jordi) farklı dönemlerde Türkiye'ye gelip bizim şefler mihmandarlığında dört bir yanı keşfettiler, hissettiler, süzdüler... Bu sürecin sonunda da ortaya Türk mutfağının derinliğini anlatan çok hoş bir belgesel çıktı: The Turkish Way. Başımıza Roca kuşu kondu, Türkiye için şahane bir tanıtım oldu.

ÇOK YAZIK OLDU!
Türlü sebeplerle kapanan pek çok restoran oldu bu yıl. Ama içlerinden iki tanesi içimizi burktu. En güzel yaşında veda eden Changa'yı (17) geçen hafta anlatmıştım; lezzetinin, zevkinin, zihninin farkıyla hep gönlümüzde olacak. Mısır Çarşısı'nın girişinde yer alan, Türkiye tarihine şahitlik edip kimleri kimleri ağırlayan 1901 doğumlu Pandeli de birkaç ay önce kapandı. Onu da Refik Halid Karay anlatsın: "Pandeli, bizim mutbak medeniyetimizde tek isimdir. Eğer onun balığından bir çatal, onun pilavından bir kaşık, onun tatlısından bir lokma yemedinizse, acırım size... Her aşçı pilakiyi Pandeli gibi pişirseydi, emin olunuz kuru fasulye havyar fiyatına satılırdı."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA