Muhafazakarlık kurtarıyor İstanbul'u
Ama mimar Sinan Genim yaptığı açıklamada hangi birinin yıktırılacağını sorarak, İstanbul'un her yanından mantar gibi gökdelen fışkırırken birkaç binanın ortadan kaldırılmasının hiçbir anlam taşımayacağını belirtiyor. O da yerden göğe kadar haklı. Öte yandan bir başka mimar Gökhan Avcıoğlu görüşlerini açıklarken gökdelenlere değiniyor ve 'Türkün gökdelenle imtihanı yeni başladı, başlıyor' diyor. O da yerden göğe kadar haklı.
Bunu durdurma imkanı var mı?
Sorulacak sorudur; çünkü Kültür Bakanı'nın uygulamak istediği Başbakan'ın yaklaşımının ne ölçüde uygulanabilir olduğu ancak bu cevapla sınanabilir. O zaman cevabı vereyim; bugüne kadar yoktu, bundan sonra olabilir.
Tersine Marx'ın 'küçük burjuva radikalizmi' dediği o şiddetli hareketi (biraz eğip bükerek söylüyorum) kendisine hem bir varoluş nedeni olarak seçmişti, hem de onu bir dinamizm unsuru olarak kullanıyordu. Başardı. Bir taraftan o yerleşmemiş, iğreti, göçebe kentli nüfusunu emdi, kendisine mal etti; bir taraftan da bu sermayenin dinamizmini arkasına aldı.
Küreselleşmenin imkanlarını onun üstünden uyguladı ve uyuşmuş, katı, değişmemekte direnen ve statükonun savunuculuğunu yapan İstanbul sermayesinin karşısına dikti.
Ama bir taraftan da bu parti, haydi o tabirle söyleyeyim, hem sermaye manasında hem de zihniyet olarak burjuvalaşıyor. Onun daha seçkinci, daha sakin, daha durmuş oturmuş değerleriyle iç içe geçiyor. Hal böyle olunca da, önceki yıkıcı radikalizme dur diyor; şimdi onu denetlemeye, belli bir ölçü içinde tutmaya, ona bir yön vermeye çalışıyor.
Daha da garip gelebilecek bir şey söyleyeyim; uzun süre AK Parti'nin muhafazakar olduğunu söyleyenlere karşı çıktım, sosyo-ekonomik açıdan bu kadar dinamik ve hatta ihtiraslı bir kitlenin muhafazakar olmasının hayal bile edilemeyeceğini belirttim. Ama şimdiden sonra, tam olmasa da, şu yukarıda belirttiğim, 'durmuş oturmuşluk' nedeniyle, kısmî bir muhafazakarlığın başlayacağından söz edilebilir.
İstanbul'un silüetinin bugüne kadar kemirilmesinden sonra şimdi korunmak istenmesinin altında yatan asıl dinamik budur. Nitekim, daha önce 'muhafazakarlık kurtaracak İstanbul'u' demiştim bu köşede yazdığım yazılarda. İşte o muhafazakarlık kendisini göstermiştir, bendenizin kehaneti doğrulanmıştır; zaman alacak olsa da 'kurtarma faaliyetleri' başlamıştır Dileyenlere bir örnek olarak Beyoğlu Belediyesi'ni göstereyim. Onu da yazmıştım daha önce. Safiyane bir biçimde, 'içkiyi yasaklıyorlar' falan denirken, Beyoğlu Belediyesi, çok akıllıca, çok zarif bir çalımla, Beyoğlu'nu dolduran, 25 kuruşa bira içen lumpen kitleyi oradan sürüp çıkarıyor; bölgeyi mutenalaştırıyor. Artık kim diyemez, Beyoğlu'nun kurtuluşu asıl şimdi başladı diye? Elbette bazı 'kiç' kazalar olacaktır, nahoş görüntüler çıkabilecektir ama her şeyin yerli yerinde kalacağı bir dönem doğuyor. Bundan sonrası İstanbul...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.