Müthiş bir 'Ozan'
HAYAT IN BÜYÜK GÖRÜNTÜSÜ
Ne var ki, Sağdıç olsun, Güler olsun, Selahattin Giz olsun doğrudan fotoğraf sanatçılığının söz konusu olmadığı bir dönemde, yaptıkları işe olağanüstü bir estetik boyut katmasını bilmişlerdir. Ozan Sağdıç bu estetik çabayı gidebileceği en uç noktaya kadar itmiştir. Belki bir 'an'dır onun yakalamaya çalıştığı ama Sağdıç'ın, o an'ı, içerdiği estetik nedenle yakalayıp dondurduğu kendisi açıkça belli ediyor. Kadrajlama ve muhtemelen resme son halini verirken kullandığı tercih, yani fotoğrafın içerdikleri kadar çekenin dışarıda bıraktıkları da, söz konusu estetiğin oluşmasında pay sahibi. Büyük plan her zaman önemlidir ama onun içinde yer alan bir 'durum' ve ayrıntı gücü Sağdıç'ta daima öne çıkmış. Bunda dönemin diğer büyük fotoğrafçılarının bir etkisi var. Capra, Cartier-Bresson, Doisneau bu yönde ürün verdiler. Ama kendisinin de söylediği gibi, bu fotoğrafların arakasında İtalyan Yeni Gerçekçi sinemasının etkisi çok aşikar. O nedenle de hayatın büyük resmini yakalayıp yerli yerine oturtmaya çalışan, öyküyü o anlık görüntünün değil, tanıklık ettiği hayatın anlatmasını bekleyen muhteşem çalışmalar bunlar. Yahya Kemal "Nesrimiz ve resmimiz yoktu, olsaydı başka bir medeniyet olurduk," diyor. Sağdıç o eksiği gideren büyük sanatçılardan biri. Bu olgunun arkasında muhtemelen başka bir itki var. Sağdıç'ın ilk ürünlerini verdiği 1950'lerin ikinci yarısı, 1960'lar edebiyatın büyük hamleler yaptığı bir dönem. Sağdıç'ın fotoğraflarında görülen öykü öykü örüntüsü biraz da bu durumun bir izdüşümü. Doğal; muhteşem Sait Faik öyküsü aşılmamıştı ama, o edebiyat, artık bambaşka bir plana taşınıyordu. Gerçeğin doğrudan ifadesi değil çok daha ötelerde kristalize olmuş bir anlatımı devreye giriyordu. Sağdıç o oluşuma görsel düzeyde katkıda bulunmuş. Öyle olmasaydı, o Kadınlar Hamamı görüntüsü, o Yeşilçam Sokağı, o Ziya Gökalp Caddesi görüntüleri mümkün değil ortaya çıkmazdı. Ozan Sağdıç gerçek ve müthiş bir ozan!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.