Nihat Doğan, Seda Sayan'la beraber olmadan önce kendi halinde bir türkücümsüydü. Ne olduysa o dönemler fasulye gibi nimetten sayılınca oldu. Adamcağız kendine gelemiyor. Aldı gazı uçtukça uçuyor. Beni de çok güldürüyor ki çok içten söylüyorum Allah da onu güldürsün. Nihat'taki bu Banu Alkan potansiyelini gören televizyoncular da boş durmadılar tabii... Her gün bir başka kanalda artık. Esiyor, gürlüyor, halkını bilinçlendiriyor! Fakat tabii düşünce adamı olmak kolay değil. Yorulmuş kendisi. Katıldığı son programda, 'Ben görevimi yaptım, halkımı bilinçlendirdim, şimdi artık susma zamanıdır. Bana tekrar ihtiyaç duyulana kadar (!) artık sadece türkülerimi söyleyeceğim,' dedi. Heyy gidinin efesi beaa! Nihat'ın bu 'ulusa son sesleniş' konuşmasından önce de, tıpkı Abdullah Çatlı gibi gizli güçlerce öldürülmek istendiğini falan öğrenmiştik. Ama bence bütün bunlardan başka en büyük bombası, yine bir televizyon programında sunucu kızımızın kendisine yönelttiği 'Neden sürekli böyle felsefe yaparak konuşuyorsunuz?' sorusuna verdiği yanıttı: "Sen Sokrates'e, Descartes'e bu soruyu sorabilir misin?' Yaaa! Alırsın işte böyle cevabını a sunucu kişi! Gülü güle Nihat... Güle Güle güzel insan... Güldüre güldüre!